Salone del Mobile başta olmak üzere birçok önemli etkinliği bünyesinde barındıran Milano Tasarım Haftası 2022, 6-12 Haziran tarihleri arasında gerçekleşti. Bu vesileyle Ayın Yorumu bölümünde Alper Derinboğaz, Milano üzerine izlenimlerini aktardı.
Milano sıkça bir tasarım başkenti olarak anılır. Bunda, İtalyan şehir sanatı inceliğinin büyük payını yadsımak elbette olanaksız. Akdeniz’den gelen tarihi ve sanatsal birikiminin yanında kent kuzeye yakınlığı nedeniyle İsviçre modernizminden de güçlü izleri bünyesinde barındırıyor. Bu karşılaşmalar içinde tasarım, kent kültüründe ve yaşantısında kendisine güçlü bir şekilde yer ediniyor. Bu durum tasarımı, tasarımcıyı ve tasarım üzerine düşünme edimini hayati bir konuma yerleştiriyor.
Tarih, kent yapma sanatı ve tasarım kültürü; kanımca Milano’yu etkisine alan üç ana odağı tanımlıyor. Yıl boyunca sergilerin büyük bölümüne ev sahipliği yapan Salone dışında kentin boşluklarına yayılan birçok etkileyici sergi mekânı bulunur. Kentin tüm zemin kotunda avlular, restoranlar, eski kamu yapıları, dükkanlar ve hatta bodrumlar yeniden işlev kazanarak sergi mekanlarına dönüşüyor. Bu dönüşümler sırasında her bir yapı tarihi devamlılığı içinde ele alınıyor. Müdahalenin dili ne kadar yeni olursa olsun, önerilen tasarım, yapının ve bağlamın süregelen hikâyesinin bir parçası oluyor. Bu devamlılık ve tasarımın dönüştürücü gücüne olan inanç iyi bir tasarım ekonomisine zemin hazırlıyor, tasarım nesnesine dair güçlü bir ön düşünceyi en baştan gerekli kılıyor.
Örneğin “Geospaces” isimli sergi için davet edildiğimiz Arena Galeri kentin zaman içinde pek çok kez dönüşmüş ve yeni işlevler kazanmış yapılarından biriydi. 18. yüzyıla uzanan ilk yıllarında geniş açıklıklı kemerli cephesi ile bu yapı bir kömür deposu olarak kullanılıyordu. O yıllarda bugünden tamamen farklı bir kent peyzajına bakan yapı, otuzlu yıllara gelindiğinde kentin mimari hayatının etkili isimlerinden, Giò Ponti, tarafından tasarlanmış ünlü restoran La Penna D’Oca’yı barındırıyordu. İtalyan Fütürist hareketi için de kritik bir noktaya denk gelen bu mekan sanatçıların, yazarların, teorisyenlerin ve entelektüellerin fikir alışverişinde bulunduğu, güncel konuları tartıştığı ve devrimci sanat akımları üzerine kafa yorduğu bir buluşma noktasıydı. Mimar Michele de Lucchi tarafından günümüze uyarlanan mekan, devamlılıklar üzerine odaklanan bir mimari manifestoyu tartışmaya açmak için eşsiz konumlardan biriydi kuşkusuz. Bu manifestonun önemli vurgularından birini tekrar edecek olursak; belki de tüm yapılar, mimarlıklar ve kentler salt korunmaktan öte evrilmeye, adapte olmaya tabidir.
Alper Derinboğaz, Haziran 2022