Mimarlık kültürü, uygulama alanı ve akademinin yanı sıra sergiler, araştırma projeleri, yayınlar, yarışmalar, atölye çalışmaları gibi birçok etkinlikten besleniyor. Yapı sektörünün önemli bir bileşeni olan yapı malzemeleri üreticileri de bu etkinliklere çeşitli rollerle dahil oluyorlar. Reklam çalışması yapmanın ötesinde bu tür etkinlikleri bizzat hayata geçirerek, mevcut çalışmalara destek olarak veya çeşitli kurumlarla işbirliği yaparak mimarlık kültürüne katkıda bulunuyorlar.
bi_özet’in yeni söyleşi dizisinde yapı sektörünün önde gelen temsilcileri ile mimari üretime ve mimarlık kültürüne katkı veren projelerinin arka planına bakıyoruz.
Bu dizi kapsamında yayınlanan ilk söyleşi kapsamında geçtiğimiz ay; Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası (ÇEİS) Genel Sekreteri Dr. H. Serdar Şardan ile konuştuk. ÇEİS ekibinden Yücel Yetişkin, Öykü Arslan ve Melike Nevin Ateş de katıldı.
Mimarlık alanı ile yollarımız, yapının kendisinde ve yaşamın içinde kesişiyor.
Neslihan İmamoğlu: ÇEİS, uzun yıllardır çimento endüstrisi özelinde yapı sektörüne hizmet veriyor. Çimento işverenlerine odaklı bir sendika olarak, yapı sektörünün önemli bir paydaşı olan mimarlarla yolunuz nerede kesişiyor? Kurumun çalışmalarında mimarların ve mimarlığın yerini nasıl tanımlarsınız?
Serdar Şardan: Çimento Endüstrisi İşverenleri Sendikası (ÇEİS), çimento sektörünün çatı kuruluşlarından biri olarak 57 yıldır sektörün ve paydaşlarının nitelikli gelişimi için çalışıyor. Yarım asrı deviren sendikamız bugün, 31 kuruluşa bağlı 65 tesisi yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda platformda temsil ediyor. Türkiye’nin en büyük işveren sendikalarından biriyiz.
Çimento, aslında hemen her gün temas ettiğimiz, dünyada sudan sonra en çok tüketilen ürün. İnsanların temel ihtiyacı olan barınma gereksiniminin ana maddesi ve hayatın her noktasında yerini alan, çok temel bir malzeme. Bu anlamda sektörümüz, medeniyetin inşasında çok önemli bir rol üstleniyor. Ama maalesef üzerine yapışmış olumsuz bir algı var: Sokaktaki insanlara çimento ile ilgili ne düşündüklerini sorduğumuzda betonu “doğayla uyumsuz”, “estetik dışı” ve “soğuk” olarak betimlediklerini görüyoruz. Bu noktada çimentonun mahir ellerde kullanımının önemi devreye giriyor. Ürettiğimiz kaliteli çimento -her ne kadar tek başına önemli bir madde olsa da- usta bir dokunuşla katma değer kazanıyor. Çimentoya bu katma değeri sağlayan ise şüphesiz mimarlık alanıdır. Malzemeyi dönüştüren, ona ihtiyaca göre ve sanatsal bir duyarlılıkla şekil veren, onu hayatımızda, olabilecek en estetik biçimde konumlandıran mimarlardır. Mimarlık alanı ile yollarımız, yapının kendisinde ve yaşamın içinde kesişiyor. Biliyoruz ki çimento, asıl mucizesini usta bir mimarın dokunuşuyla tamamlar.
Ürünümüzü yaşamın içine taşıyan yapı projelerinin ve yenilikçi tasarımların çok önemli olduğunun her zaman farkındaydık.
Yakın zamanda başlayan ve doğrudan mimarlara ulaşmakta olan iki çalışmanız var. Biri mimarlık öğrencilerine ve mimarlara yönelik Yapı Tasarım Yarışması, diğeri ise Arredamento Mimarlık dergisinde ÇEİS’in katkılarıyla yayınlanan “Opus Caementicium” yazı dizisi. Bu iki proje üzerine detaylıca konuşmaya başlamadan önce; ÇEİS’in geçmişte bu alanla ilgili çalışmalarının olup olmadığını merak ediyoruz. Yakın zamanda odağınızı mimarlara çevirmenize neden olan kırılma noktası neydi?
S.Ş.: Sektörümüz, Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana, ülkemizin inşasında temel ihtiyaçların ana maddesi olan çimentonun dışa bağımlı olmadan üretilmesi sorumluluğunu gururla ve başarıyla üstleniyor. İlk günden beri çimento sektörü, gücünün çok önemli bir kısmını kaliteli çimento üretimine ayırıyor.
ÇEİS olarak biz, -bu kaliteden ilham alarak- sektörümüze vizyon ve değer katacak yeniliklere öncelik veriyoruz. Çimento sektörünü; modern dünyaya entegre olabilen, vizyoner, çağdaş, doğaya saygılı ve toplumsal hassasiyetleri olan bir sektör olarak konumlamayı hedefliyoruz. Bu hedeflerimiz, mimarlık alanıyla dirsek teması içinde olmamızı sağlıyor. Çünkü, ürettiğimiz malzemenin büyük yaşam tablosundaki yerini, estetik değerini ve tüm zenginliğini mimarlık alanının yetkinlik ve becerileri belirliyor.
ÇEİS olarak “sektörü geleceğe hazırlama” vizyonu ile aksiyon alıyoruz. Bu doğrultuda; sürdürülebilir ekonomik değer yaratan konumumuzu, toplumsal fayda güden projelerin gücüyle zenginleştirmeye öncelik veriyoruz. Ürünümüzü yaşamın içine taşıyan yapı projelerinin ve yenilikçi tasarımların çok önemli olduğunun her zaman farkındaydık. Ancak son dönemde bu farkındalığı tüm sektöre hatta kamuoyuna yaymanın önemli olduğunu gördük. Estetik bir yapı adeta çimentonun vitrini gibidir. Buradan hareketle, bu alandaki sesimizi artırmaya odaklandık. Bizim için kırılma noktasının, bu vizyon değişimi olduğunu söyleyebilirim.
Bu yarışma sayesinde, ülkemizin yaratıcı potansiyeline yeni bir alan açtık.
Sanıyorum Yapı Tasarım Yarışması da bu noktada başladı. Gerek teması ve kurgusuyla gerek jüri üyeleri ve ödülleriyle kısa sürede prestijli bir yer edinen bu yarışmanın kurum için öneminden bahseder misiniz? Bizler Binat Mimarlık Medya Grubu olarak bu projenin bir parçası olsak da yarışmanın hikâyesini bir de bu fikri hayata geçiren kurumdan dinlemek isteriz.
S.Ş.: ÇEİS olarak 2019 yılında çimentonun kullanımıyla ilgili önyargıları kırmanın mümkün olduğunu düşünerek yarışmamızı hayata geçirdik. Öte yandan, kurum olarak bizim en önemli misyonlarımızdan biri, sektörümüzü ileriye taşıyacak her çalışmada öncü olmak. Bu alanda da öncü bir adım atarak “Kamusal Alanda Yenilikçi Adımlar” temasıyla ilk yarışmamızı düzenledik. Bu yarışma sayesinde, ülkemizin yaratıcı potansiyeline yeni bir alan açtık. Estetik yapıların her zaman mümkün olduğunu kanıtlayarak, çimento ve betonun kamuoyundaki algısına olumlu yönde katkı sunduk ve sunmaya da devam ediyoruz.
Mimarlık profesyonellerinin birikimi ve öğrencilerin heyecanını aynı çatı altında buluşturduğumuz yarışmamız büyük ilgi görerek, sektöre yeni bir soluk kattı. Henüz ilk yılında, 94’ü profesyonel, 38’i öğrenci kategorisinde olmak üzere toplamda 132 geçerli başvuru aldık ve jüri tarafından belirlenen 14 projeyi ödüllendirdik.
Yarışmamızı, 2021’de ikinci yılına taşıdık. “Kentsel Alanda Yenilikçi Yaklaşımlar” temasını merkeze alan ikinci yarışmamıza; profesyonel kategoride 41, öğrenci kategorisinde 55 olmak üzere, 96 başvuru yapıldı. Jüri üyelerinin değerlendirmeleri sonucunda 14 proje ödüle layık görülürken, projeler toplamda 295 bin TL ile ödüllendirildi. Böylelikle, Yapı Tasarım Yarışması’nda dağıtılan toplam ödül tutarı 555.000 TL’ye ulaştı.
Yapı Tasarım Yarışması ile ülkemizin, yaratıcı potansiyelini ortaya çıkarabilmesine, çimentonun yenilikçi kullanım alanlarının keşfedilebilmesine katkı sağladığımıza inanıyoruz. Nispeten görünmez olan çimentonun estetik kullanımlarını görünür kılmak amacıyla yepyeni bir alan açarken, hem sektör profesyonellerinin birikimini hem de genç yeteneklerin yüksek heyecanını aynı başlık altında buluşturmaktan mutluluk duyuyoruz.
Birçok önemli proje var ve onları somut halde insanlara sunarak yavaş da olsa geniş mecralara ulaşacağımıza inanıyoruz.
Çok sayıda kurum, mimarlık kültürüne katkı sunan projeler üretse de, bu projelerin birçoğunun süreklilik arz etmiyor oluşu en büyük problemlerden biri. Son kullanıcıya yönelik bir reklam çalışmasındaki gibi, hızlı kazanç sağlamaması, kısa vadede somut geri dönüşleri olmaması nedeniyle çoğu firma bu tür çalışmalara destek vermek istemiyor. Siz daha uzun vadeye yayılan ama etkisi de doğrudan fiziksel bir çevrede görülebilecek bir yol tercih ediyorsunuz. Biz de bu söyleşi dizimizde özellikle bu uzun yolu tercih eden kurumların yaklaşımını merak ediyoruz. Kurumun bu kararı alma sürecinden bahseder misiniz?
S.Ş.: Yarışma düzenleme kararını almak tabii ki kolay değildi. Yenilikçi uygulamaları, son teknoloji üretim modellerini takip etse de geleneksel yapıda olan bir sektörden bahsediyoruz. Betona dair olumsuz algıdan uzun zamandır muzdarip olsak da uzun vadeli bir master plan ortaya konmuş değildi. Sizin de ifade ettiğiniz gibi başka yöntemlerle de algı değiştirilebilirdi ama biz köklü değişime inanan bir kurumuz. Örneğin 2019 ve 2021 yılında yaptığımız yarışmalarda dereceye giren 28 farklı proje var. “Etrafımız betona boğuldu” gibi söylemlerde bulunan kişilerin önüne hemen bu projelerin yer aldığı iki yarışmanın kitabını koyuyoruz. “Bakın, insan hayatına dokunabilen ve estetik değer taşıyan, nitelikli proje örnekleri…” diyebiliyoruz.
Örneğin 2019 yarışmasının profesyonel kategorisinde üçüncülüködülünün sahibi olan “Yeşil Beton” projesi aslında beton içerisinde canlı bir varlığın yaşayabilmesine imkân sağlayan bir tasarım. Son yarışmamızın profesyonel kategorisinde birinci olan “Ekoton” projesi ise farklı bir uygulama ile sahil yolunda insan hayatına dokunabilmenin mümkün olduğunu gösteriyor. Birçok önemli proje var ve onları somut halde insanlara sunarak yavaş da olsa, sağlam adımlarla geniş mecralara ulaşacağımıza inanıyoruz.
Projelerin uygulanmasını da yarışma konseptinin bir parçası olarak kurguladık ve ödüle layık görülen tüm katılımcılarımıza yeni yollar, fırsatlar sunduk.
Yapı Tasarım Yarışması, sektördeki birçok yarışmadan ayrı bir yerde duruyor. Bir fikir yarışması olmasına rağmen kazanan projelerin belediyelere sunulması ve uygulanabilme şansı bulması yarışmayı öne çıkaran noktalardan biri. Yarışma sürdürülebilir bir yaklaşımla sanayi, akademi ve yerel yönetimi bir araya getiriyor. Sendika bünyesindeki kurumlar ve yerel yönetimler bu süreçte nasıl rol aldılar?
S.Ş.: Yapı Tasarım Yarışması henüz planlama aşamasındayken en çok önemsediğimiz konulardan biri de başvuruya konu olan yaratıcı çalışmaların hayata geçirilmesiydi. İlk günden bu yana, yarışmamızın en temel amaçlarından biri hayal edilen çalışmaları gerçeğe dönüştürmekti. Projenin bu amacını adeta görev edindik. Dereceye giren ve ödül kazanan projelerin hayata geçirilmesini sağlayabilmek için belediyeler, yerel yönetimler ve çeşitli kamu kuruluşlarıyla temasa geçtik. Mimarlık profesyonellerine ve öğrencilere, projelerini ilk ağızdan uygulayıcılara anlatabilecekleri fırsatlar sağladık. Bu kapsamda çevrim içi toplantılar düzenledik ve proje sahipleri ile yerel yöneticileri buluşturarak müthiş bir sinerji yarattık. Sizler de yakından biliyorsunuz ki, yarışmaların esas amaçları en yaratıcı ve iyi projenin seçilmesi ve proje sahiplerinin ödüllendirilmeleridir. Ancak Yapı Tasarım Yarışması’nda biz bu yaklaşımı bir adım öteye taşıdık. Projelerin uygulanmasını da yarışma konseptinin bir parçası olarak kurguladık ve ödüle layık görülen tüm katılımcılarımıza yeni yollar, fırsatlar sunduk.
Elbette çabalarımız karşılığını buldu ve bazı projeler “hayata geçme” imkânına erişti. “Kamusal Alanda Yenilikçi Adımlar” temasıyla 2019 yılında düzenlediğimiz ilk yarışmada, profesyonel kategoride üçüncülük ödülünü alan “Yeşil Beton” projesi, Sendikamızın Genel Merkezinde ve Mardin’in Yeşilli Belediyesi sınırları içerisinde yer alan Gençlik Merkezi’nde uygulandı. Bu yılın kazanan projelerini de kamu kurumları ile iş birliği yaparak, kentlerimizin uygun bölgelerinde vatandaşlarımızla buluşturmak için sabırsızlanıyoruz. Uygulama sürecinde ÇEİS olarak üzerimize düşeni -ve hatta fazlasını- yapmaya devam edeceğiz.
Önemli illerde ses getirecek noktalarda projeleri hayata geçirmeye, daha fazla insanla buluşturmaya devam edeceğiz.
Katılımın yoğunluğundan ve niteliğinden bu çabanın mimarlar ve mimarlık öğrencileri tarafından takdir edildiğini görebiliyoruz. Peki, çimento sektörü ve yerel yönetimlerden nasıl geri dönüşler alıyorsunuz yarışmayla ilgili?
S.Ş.: Hem yerel yönetimlerden hem de yarışmaya katılan mimarlar ve mimarlık öğrencilerinden çok güzel dönüşler aldık. İlk yarışma sonrası resmi bir ödül töreni gerçekleştirecektik. Fakat 10 Mart 2020 tarihinde Türkiye’de ilk Covid-19 vakasının tespit edilmesiyle birlikte töreni bir gün kala iptal etmek zorunda kaldık. Sonraki süreçte maalesef ne yarışmacılarla ne de jüri üyelerimizle bir araya gelme imkânımız oldu. Buna rağmen çevrim içi etkinliklerle ve basılı olarak projeleri olabildiğince fazla mecraya ulaştırmaya çalışıyoruz. İlçe belediyelerine, il belediyelerine, fabrikalarımızın olduğu bölgelere… Eğer bu salgın dönemi yaşanmıyor olsaydı, uygulanan örneklerin çok daha fazla sayıda olacağını söyleyebiliriz. Biz tabii bunu bir bahane olarak görmüyoruz. Önemli illerde ses getirecek noktalarda projeleri hayata geçirmeye, daha fazla insanla buluşturmaya devam edeceğiz.
Yücel Yetişkin: Aslında biz çimento üretiyoruz, çimento betona dönüşüyor ve mimarlar tarafından kullanıyor; mimarların mahir ellerinde adeta vücut buluyor. Bu yarışma süreci sayesinde üretici ile tüketici birlikte çalışma imkânı buldu. Hem Mardin’deki projede hem de İzmir’de Gaziemir projesinde fabrikadaki mühendislerle mimarlar çok yakın çalıştılar. Birbirlerindenöğrendikleri birçok konu oldu. Örneğin Mardin’deki uygulamada proje müelliflerinden Aktan Acar’ın kalıp ile ilgili bir önerisi vardı; fabrikadaki mühendis arkadaşımız o fikri aldı ve uygulama tecrübesiyle harmanlayarak daha başka bir noktaya taşıdı. İzmir’deki projede ise renkli beton kullanılıyor. Pigment kullanımıyla ilgili birçok deneme yapıldı, bu denemeler üreticiye de katkı sağladı. O anlamda üreticinin ve tüketicinin bir araya gelmesi fabrikaların ürün geliştirme konusunda da farklı bir bakış açısı kazanmalarını sağlıyor. Bununla ilgili de çok olumlu geri dönüşler aldık.
Hem ÇEİS’in vizyonuna anlamlı bir katkı sağlayan hem de mimarlık dünyasıyla aramızda adeta güçlü bir köprü inşa eden bu çalışmayı gururla sürdürüyoruz.
Arredamento Mimarlık dergisinde ÇEİS’in katkılarıyla yayınlanan; çimento ve betonun nitelikli kullanımına örnek teşkil eden projelerin, alanında uzman mimar, mühendis ve akademisyenler tarafından değerlendirildiği yapı okumaları dizisi “Opus Caementicium”, 2. yılını geride bıraktı ve toplamda 12 yapı incelendi. Tüm bu içerikler bir araya gelerek çimento ve mimarlık ilişkisi üzerine çok önemli bir külliyat oluşturuyor. İçerik aynı zamanda ÇEİS’in kurumsal yayını Çimento İşveren dergisine de taşınıyor. Bu çalışma hangi motivasyonla, nasıl başladı; kurum bu konuda nasıl geri dönüşler alıyor?
S.Ş.: Arredamento Mimarlık dergisi iş birliğinde 2 yıldır kesintisiz devam eden yazı dizimiz, sektörü geleceğe hazırlama vizyonumuzu ortaya koyan çok değerli çalışmalardan biri. Roma Betonu anlamına gelen Opus Caementicium başlığı altında başlattığımız bu iş birliğini, Yapı Tasarım Yarışması’nda olduğu gibi çimentoya dair önyargıları yıkmak ve estetik kullanımlarını görünür kılmak amacıyla hayata geçirdik. 2020 yılının başından bu yana devam eden çalışma kapsamında, Türkiye’den ve dünyadan ikonik yapıların, alanında uzman akademisyenler ve çok değerli mimarlarımız tarafından incelenmesine olanak sağlıyoruz. Bu analizlerde, günümüzde çoğunlukla olumsuz eleştirilerle gündeme gelen çimento ve betonun estetik kullanım örneklerini öne çıkartarak, bu konuda bir farkındalık yaratmayı amaçlıyoruz. Tarihi ve estetik kullanımların her zaman mümkün olduğuna vurgu yapmayı arzu ediyoruz.
İnsanlara olumsuz örnekler göstererek onları olumlu davranışlar sergilemeye teşvik edemeyeceğimizi biliyoruz. Aldığımız geri dönüşler doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Örneğin bir üyemiz şirket çalışanı, Guggenheim Müzesi ile ilgili yazı sayesinde o yapının üretim tekniğini öğrendiği için memnun olduğunu belirtmişti. Ben de Arter’i ziyaret ettiğimde bu bölümdeki ilgili yazıyı hatırladım ve o farkındalıkla gezdim.
Opus Caementicium başlıklı yazı dizimiz sektörümüz ve mimarlık dünyası arasındaki bağı kuvvetlendirmek noktasında önemli bir rol üstleniyor. Hem ÇEİS’in vizyonuna anlamlı bir katkı sağlayan hem de mimarlık dünyasıyla aramızda adeta güçlü bir köprü inşa eden bu çalışmayı gururla sürdürüyoruz. Bugüne kadar toplam 12 yapının etraflıca incelendiği yazı dizisi, sizin de ifade ettiğiniz gibi, başlı başına bir külliyat haline geldi. Bu külliyatı sektörümüzle gerek kurumsal yayınımızda gerekse de farklı yollarla paylaşmaya gayret ediyoruz. Zira bu külliyat, imento sektörünün ufkunu genişleten çok değerli bir birikim. Arredamento dergisi ve Binat Mimarlık Medya Grubu’nun da katkısıyla çok ses getirdi.
En büyük kazanımımız, mimarlık dünyasının çimento sektörüne bakışını değiştirmek oldu.
Birlikte üretebilmek, birlikte hareket edebilmek için kurumların ve profesyonellerin ortak bir zeminde buluşabilmesi, birbirleriyle güçlü bir iletişim kurabilmeleri önemli. Sizler mimarları, iç mimarları ve tasarımcıları tanıyarak onların çözüm ortağı olduğunuzda onlar da sizi daha iyi tanımaya başlıyor. Mimarlarla iletişim kurmayı, var olan iletişimi güçlendirmeyi amaçlayan projelerinizde Binat Mimarlık Medya Grubu ile çalışıyorsunuz. Bu iş birliğini nasıl değerlendirirsiniz, bu ortak iletişim sürecinde mimarlık kültürüne ve mimari üretim süreçlerine dair bakış açınız değişti mi / ne yönde değişti?
S.Ş.: Hem insanların hem de kurumların her şeyi bilme şansları yok. Yeni alanlara yelken açtığımızda muhakkak işinin ehli kurumlarla çalışmaya, onlarla iş birliği yapmaya gayret gösteriyoruz. Sektör olarak “birlikte iş yapma” olgusuna büyük değer atfediyoruz…
Mimarlık dünyası da gelişime, yeniliğe, değişime, birlikte yol kat etmeye çok açık bir alan. Yayıncı kuruluşlardan büyük organizasyonlara kadar bu dünya içinde yer alan tüm oyuncular benzer özellikler taşıyor. Bizler, bu dünya ile kurduğumuz yakınlığı artırmaktan dolayı çok mutluyuz. Ortak geleceğimizi birlikte inşa edecek olmak bizlere ilham veriyor.
Artan iş birlikleriyle birlikte elbette mimarlık kültürüne ve mimari üretim süreçlerine bakış açımız değişti, daha da genişledi. Kadrajımıza pek çok yeni öge girdi. Karşılıklı olarak çok besleyici, her iki alana da zenginlik katan bir sürecin parçası haline geldiğimizi düşünüyorum. Bence en büyük kazanımımız ise, mimarlık dünyasının çimento sektörüne bakışını değiştirmek oldu.
Bu arada elbette başarılar ekip işidir;bünyenizdeki ekip kadar,doğru iş birlikleri de çok önemli. Biz o konuda ÇEİS olarak oldukça şanslıyız. Hem bizim kendi bünyemizdeki ekibimiz çok kuvvetli, hem de heralanda iş birliği yaptığımız ekipler…. Böyle olunca da sonuçlar tatmin edici oluyor.
Y.Y.: Bu noktada Yarışma’nın jüri üyeleri için de ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Onlar da oldukça özveri ile çalıştılar. Hem jüri sürecinde hem de sonrasında kolokyum ve sunumlara katıldılar, her aşamada yarışmaya destek verdiler ve bu başarıda çok önemli bir rolleri var.
…mimarlık alanında çimentonun üretim aşamasına ve teknik detaylarına dair bilgi sınırlı.
Devam etmekte olan bu projelerinizin yanı sıra mimarları ilgilendirecek başka yayınlarınız, başka çalışmalarınız da var mı? Bu alanda üstlendiğiniz etkin rolü sürdürecek misiniz?
S.Ş.: Mimarlık dünyasıyla şu ana kadar yaptığımız çalışmalar ile çok önemli bir mesafe kat ettik ve bu yolculuğu etkin şekilde sürdürmeye kararlıyız. Bizim ortaya koyduğumuz tüm projelerimizde, sektörel ihtiyaçlar en temel belirleyicilerimiz arasında yer alıyor. Bununla birlikte, gerçekten anlamlı olabilecek çalışmalara yoğunlaşıyoruz. Gelecek dönemi de bu bakış açısıyla ele almaya devam edeceğiz.
Örneğin, gördüğümüz kadarıyla mimarlık alanında çimentonun üretim aşamasına ve teknik detaylarına dair bilgi sınırlı. Mimarların çimento üretim sürecine dair bilgi birikimini artıracak bir projeye imza atabiliriz diye düşünüyorum.
Kaynağında riski yok etmeye yönelik ‘tasarımda iş güvenliği’ kavramı çok önemli.
İş güvenliği de sizin çalışma alanınızın büyük bir kısmını oluşturuyor. Mimarlarla bu konuda bir çalışma yapmayı düşünür müsünüz?
S.Ş.: Türkiye’deki sanayi sektörleri içerisinde iş güvenliği kültürü en yüksek olanlardan bir tanesi çimento sektörü. 2000’li yılların başından beri sektöre bu konuda katkı sağlamaya gayret gösteriyoruz. ÇEİS olarak önemli bir inisiyatif aldık; bu alandaki bilgi ve deneyimimizi olabildiğince paylaşmaya çalışıyoruz. Sadece mimarları değil tüm disiplinleri desteklemeye hazırız.
Y.Y.: Kaynağında riski yok etmeye yönelik “tasarımda iş güvenliği” kavramı çok önemli. Riski kaynağında yok etmekten kişisel koruyucu donanıma uzanan bir risk kontrolü hiyerarşisi var. Örneğin bir binanın çatısı temizleneceğinde görevlinin emniyet kemeri takıp kendini bir yere ankraj yapması lazım. Bu konunun genellikle binalar tasarlanırken pek düşünülmediğini görüyoruz. Aslında mimarlar daha tasarım aşamasında iş güvenliğinin önemli bir parçası olabilirler.
Hem Yapı Tasarım Yarışması hem de Arredamento Mimarlık dergisi iş birliği ile yürüttüğümüz Opus Caementicium yazı dizisinin ortak noktası ve amacı, ürünümüzün zenginliğini ve olanaklarını yeniden keşfetmek.
Son olarak; sizler mimarlarla kurduğunuz bu aktif iletişimin sağladığı geri dönüşleri nasıl değerlendiriyorsunuz, daha uzun vadede ne tür beklentileriniz var?
S.Ş.: ÇEİS olarak üstlendiğimiz her görev ve sorumluluğun hakkını sonuna kadar vermeye önem gösteriyoruz. Ele aldığımız hemen her konuda bütüncül bir yaklaşım izliyor, projelerimizin sonuçlarını ve sürekliliğini gözetiyoruz. Şu ana kadar bahsettiğim projelerimizin hepsi uzun soluklu ve uzun yıllara yayılacak şekilde planlandı.
Bununla birlikte sektör olarak belirlediğimiz hedefler, ulaşılması kolay ve bugünden yarına değişebilecek amaçlar değil. Tekrar altını çizmekte fayda var; çimentonun olumlu algısını yaygınlaştırmak, ürünümüzü muteber bir malzeme olarak yeniden konumlandırmak elbette çok farklı yöntemler ile birlikte zamana yayılacak çalışmalar gerektiriyor. Hem Yapı Tasarım Yarışması hem de Arredamento Mimarlık dergisi iş birliği ile yürüttüğümüz Opus Caementicium yazı dizisinin ortak noktası ve amacı, ürünümüzün zenginliğini ve olanaklarını yeniden keşfetmek. Bu keşifte de elbette mimarlık dünyası bizim en önemli paydaşımız.
Çimento sektörü olarak, mimarlık dünyası ile kurduğumuz güçlü ilişkiden büyük memnuniyet duyuyoruz. Önümüzdeki dönemde de bu alandaki paydaşlarımızla bağımızı daha da güçlendirmeye, ürünümüzü mimarlık dünyasına daha doğru ve etkili şekilde anlatmaya kararlıyız.

*Söyleşi 17 Ocak 2022 tarihinde ÇEİS Genel Merkezi’nde gerçekleştirilmiştir. Söyleşiye ÇEİS ekibinden Dr. H. Serdar Şardan, Yücel Yetişkin, Öykü Arslan, Melike Nevin Ateş; Binat Mimarlık Medya Grubu’ndan Banu Binat, Ayşegül Tuğtepe, Neslihan İmamoğlu katılmıştır.
Söyleşi Dizisi Koordinatörü: Neslihan İmamoğlu
Fotoğraflar: Sahir Uğur Eren
ÇEİS Yapı Tasarım Yarışması hakkında ayrıntılı bilgi için: https://yapitasarimyarismasi.com/