Kadir Has Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, Deneysel Mimarlık dersi kapsamında yürütülen, plastik geri dönüşümü üzerine çalışmalar yapılan RubLab projesi hakkında, dersin yürütücüleri Amina Rezoug, Atıl Aggündüz ve derse katılan öğrencilerden Yiğithan Akçay ile konuştuk.
İrem Aydındoğan: RubLab, Kadir Has Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde verdiğiniz bir lisans dersinin ürünü olarak ortaya çıkmış. Bu dersin içeriğinden bahsedebilir misiniz? Geri dönüşüm kavramını derse konu etmeye nasıl karar verdiniz?
Atıl Aggündüz: Bu ders, Sanat ve Tasarım Fakültesi öğrencilerine açık, “Deneysel Mimarlık” adında bir seçmeli ders. Biz dersi iki yıldır veriyoruz. Dersin temel amacı malzemeyle uğraşmak ve malzemeyi keşfetmek. Ama bu ders sadece teorik bilgi edinmek üzerine değil, malzeme ile atölyede oynamak, malzemenin sınırlarını keşfetmek üzerine. İlk başladığımızda bir dönem alçıyı konu ettik. Öğrenciler gerek kalıbıyla gerek malzemenin kendisiyle deneyler yaptı. Bir dönem ahşapla devam ettik. Öğrenciler ahşapla bir uygulama işi yaptılar. Aslında her dönem bir önceki dönemden çıkan verilere göre malzeme üzerinden “Peki bu dönem bu işi nereye götürebiliriz?” diye soruyoruz. Bu dönemde, yani RubLab’in kurulduğu dönemde, plastik seçmemizin sebebi, bu sefer malzemenin kendisinden öte, dönüşümü ve sürdürülebilir olması meselelerine yoğunlaşmak. Sadece malzemenin sınırlarının yapı inşaatı veya tasarımda keşfini değil, bundan öte malzemenin kendisinin bugünün dünyasında nasıl bir yer edindiği meselesini tartışırken, “Acaba plastik ve plastik geri dönüşümü üzerine bir iş yapabilir miyiz?” diye sorduk. Plastik ile ilgili daha önce de çalışmamıştık ki geri dönüştürülebilirlik ve sürdürülebilirlik meselesine gelince bunu tartışmaya başladık. Sonra dersin içeriğini oluştururken Precious Plastic isimli global bir oluşuma ulaştık. Precious Plastic, plastiğin türlerine, plastiğin nasıl geri dönüştürülebileceğine hatta geri dönüştürülebilecek ve daha sonra işlenebilecek plastik materyali için 4 adet makinenin de nasıl üretilebileceğine dair bütün bilgilere ulaşılabilecek dev bir oluşum. Dünyanın farklı yerlerinde merkezleri var. Türkiye’de olmadığını fark ettik. “O zaman Precious Plastic’in başlangıç adımını biz bu ders kapsamında öğrencilerle birlikte atabilir miyiz?” diye sorduk ve çalışmalara başladık.
Aslında malzemeyi keşfedelim derken bir atık yığını oluşturmuş oluyoruz.
Amina Rezoug: Bir önceki çalışmalarda bizi en çok rahatsız eden konulardan bir tanesi çok fazla ürün ortaya çıkmasıydı. Yani malzemeyi deneyimliyoruz, onunla bir şeyler yapıyoruz, üretiyoruz ve bir işlevi oluyor belli bir süre ama sonra da işlevsizleşiyor ve ne yapılacağı bilinmeyen objelere dönüşmeye başlıyor.
Atıl Aggündüz: Derste 20’ye yakın öğrenci oluyor ve ders sadece malzeme üretmek ve onunla bir şeyler yapmak üzerine olduğu için çok fazla ürün oluşuyor. İlk dönem ürünleri kullanarak sergi açtık okul dışında bir yerde. Ama sonra onların atılması gerekiyor ve yaptığımız ürünler bir yığına dönüşüyor. Aslında malzemeyi keşfedelim derken bir atık yığını oluşturmuş oluyoruz.
Amina Rezoug: Biraz da aslında doktora çalışmasındaki araştırmamdan kaynaklı Precious Plastic vardı benim kafamda. Bu derste bu dönem ne yapsak diye konuşurken neden plastik olmasın ki dedik. Malzemeyi kendimiz tedarik ediyor olacaktık. Bir önceki dönemlerde sanayi iş birliği gibi dış ortaklarla beraber bu dersi yürütmeye çalışıyorduk, ki onun da ayrı zorlukları oluyordu. O yüzden kendi kendimize “Bu dersi nasıl daha sürdürülebilir hale getirebiliriz?” diye sorduk. Bir yandan da işin hem maliyetini hem de sosyal boyutunu düşünüyorduk. Çünkü önceki dönemlerde de yaptığımız projelerin hep bir sosyal sorumluluk yönü de vardı. Örneğin, çevremizdeki bir ortaokulun bahçesinde ahşapla çalışmıştık. Burada da geri dönüşüm üzerine o bilinci artırmak ve malzemeyi kendi kendimize dönüştürüp bir tasarım girdisine çevirmek üzerine bir oluşum başlattık. Uzun vadeli bir planın ilk adımları bunlar. İlk olarak bu dönem boyunca plastik toplayıp, ayrıştırıp bir plastik parçalama makinesi ürettik.
İrem Aydındoğan: Proje için ilk kaynaklarınız neler oldu? RubLab projesi fikir olarak ortaya çıkarken örnek aldığınız başka çalışmalar ve/veya kişiler oldu mu?
Amina Rezoug: Yani aslında model olarak tamamen Precious Plastic’in modelini uyguluyoruz. Açık kaynak zaten. Makineleri, çizimleri, bütün üretim süreci paylaşılıyor. Bu paylaşımlar üzerinden biz de Türkiye pazarının elverdiği ölçüde modifiye ederek kendimiz oluşturmaya çalışıyoruz. Onu da paylaşıyoruz her yerde.
İrem Aydındoğan: Projenin ismi nasıl ortaya çıktı?
Atıl Aggündüz: Toplantılarla. Bizim zaten niyetimiz öğrencilere Precious Plastic’ten bahsetmek, sonra bunu Kadir Has Üniversitesi içerisinde yeni bir oluşuma evriltmekti. Dolayısıyla öğrencilerle bir ekip oluşturduk ve bu ekibe bir isim bulmak için toplantılar yapmaya başladık. Öğrencilerle kurguladığımız dersleri toplantı gibi organize edip, ona göre iş bölümü yaptık. Bu iş bölümünün içerisinde bir grup grafik, afişlendirme ve okulun bilinçlendirilmesi üzerine çalışırken bir grup da bunun video infografik kısmını yapıp, plastik toplamak üzerine videolar hazırladı. Bu iş bölümünü yaptıktan sonra bir isim bulmamız gerekti.
Amina Rezoug: Açık oylama yapıldı.
Yiğithan Akçay: Aslında bizi derste tutan şeylerden biri de ekip olarak çalışmamızdı. Ders saati içinde ya da dışında buluştuğumuz bir toplantı sürecimiz vardı. Bu toplantılar içinde Precious Plastic’i öğrendik. Bir ekip oluşturmak için çok hevesliydik ve bu ekibin bir ismi olmalıydı. Herkes ortaya bir fikir atmaya başladı, beyin fırtınası yapıldı. Oylanabilecek yaklaşık 5-6 isim çıktı. En son 2 isim kaldı finale. Sonraki hafta 2 isim yarıştı. Bir grup RubLab ismi için, bir grup da PlastikHas ismi için bir grafik dili üretti. RubLab, Rubbish Laboratory’nin kısaltması. En son RubLab oy birliğiyle kabul edildi ve bu şekilde ilerledik. Herkes RubLab’i benimsedi ve RubLab altında ekiplerimizi oluşturduk. Logo çalışması yaptık.
İrem Aydındoğan: Dönem süresince çalışmalarınız nasıl başladı ve ilerledi?
Atıl Aggündüz: İlk başta grafik ekibi, plastik toplama ekibi gibi ekipler oluşturarak başladık. Dönem sonunda üreteceğimiz makinede plastik dönüştürebilmek için dönem sonunda plastik biriktirmiş olmamız gerekiyordu. Bir grubu o plastikleri toplamak için gerekli kutuları üretmekle görevlendirdik. Bu grupları da öğrencilere kim hangi grupta olmak ister diye sorarak oluşturduk. Okul içi bilgilendirme ve sosyal medya bilgilendirmesi yapmak üzere video ekibi de oluşturduk. Çünkü dönemin belli bir yerine kadar ilk niyetimiz bu farkındalığı sağlamak ve okul içinde böyle bir oluşum olduğunun bilgilendirmesini yapmaktı. Bu süreç 5. haftaya kadar böyle ilerledi. O haftadan sonraki niyet de aktif olarak bu kutulardan plastik toplamak, onları ayrıştırmak ve temizlemekti. O yüzden ilk 5 hafta çok fazla toplantıların olduğu, her şeyi bir toplantıda konuşmak zorunda kaldığımız daha yoğun süreçlerdi. 5. haftadan sonra da belli ekipler oluştu. Bu ekipler, belli bir rotasyon içinde görevleri bölüştüler. Bir hafta plastik toplayan ekip öbür hafta plastiğin ayrıştırılması, bir sonraki hafta plastiklerin temizlenmesi görevini aldı. Dolayısıyla hepimizin bir arada olmadığı ama sürekli online olarak haberleştiğimiz bir ağ sistemine dönüştürmeye çalıştık.
İrem Aydındoğan: Projenin şu aşamasında nasıl çalışmalar yürütüyorsunuz? Okul dönemi kapandıktan sonra çalışma devam ediyor mu? RubLab için orta veya uzun vadede planlarınız var mı?
Amina Rezoug: Tabii, planlarımız çok. Final dönemi ve sömestr tatili dolayısıyla çalışmalarımız ister istemez sekteye uğradı, öğrenciler dağıldı. Ona rağmen dönemsel olarak burada olup, aktif olarak iş yapmaya da devam ettik. Yani makineyi mesela çok geç çalıştırdık, sömestırın ortasında çalıştırabilir hale getirdik.
Atıl Aggündüz: Bu arada bir önceki sorunun cevabına ek olarak makineyi de söylemek gerekir. 5. haftadan sonra bir ekip de aktif olarak makine üzerine çalıştı.
Amina Rezoug: Evet, sürekli sanayidelerdi, CNC kesimi yaptırdılar, parçaları birleştirdiler. Bazen parçalar oturmadığı için bir daha çizimler yapıldı, kestirildi. İlk 5 hafta bir yandan bütçe hesabı yapılmıştı. Sonra üretim sürecine girildi. Dolayısıyla bazı ekipler plastik toplarken en çok iş yükünü sırtlanan da makine üretimiyle ilgilenen arkadaşlarımızdı. Şu an çalışıyor makinemiz. Tabii amacımız kısa zamanda 2. makineyi yapmak. Çünkü şu anda sadece plastik parçalayabiliyoruz. Bizim amacımız ise bu makineleri bir tasarım aracına dönüştürebilmek. Dolayısıyla biz sadece plastik parçalayarak ve bir hammaddeye çevirerek hedefimize ulaşmış olmuyoruz. Şekillendirmemiz önemli ki bunu bir tasarım aracına dönüştürelim. O yüzden ikinci makineyi inşa etmek ilk önceliğimiz. Onu yapmak için organize olacağız. 3 farklı çeşit var. Bir tanesi Extrusion Machine: Filament üreterek plastiği şekillendirmek üzerine. Biri Injection Machine: Press yöntemiyle plastiği sıkıştırarak şekil vermek için. Bir tanesi de fırın, ısıtarak şekil veriyor. İlk hangisini yapacağımız ile ilgili bir toplantı yapacağız önümüzdeki dönemin başında. Ona göre stratejimizi belirleyeceğiz. Uzun vadede hedefimiz ise daha aktif olup hem okul içinde hem okul dışında daha çok işler yapmak, workshoplar düzenlemek, bunu daha geniş kitlelere duyurmak.
Yiğithan Akçay: Ben de şöyle ekleyebilirim bunun üzerine, bu dersin başlangıç olarak başta duyulması gerekiyordu. İnsanlara tanıtmak, öğrenci çağırmak, bir afişten fazlası olduğunu duyurmak gerekiyordu. Ben de öyle tanıdım, ders olarak başladım. Artık bundan sonraki aşamada bizim yapmak istediğimiz, kullandığımız malzemelerin günlük geri dönüşümlerini, tasarıma tekrar nasıl girebileceğini ve bu işin bir ders çerçevesinden çıkıp nasıl bir inisiyatife dönüştüğünü anlatmak aslında. Ekibe herkesi alabilmek istiyoruz.
…her plastiği de geri dönüşüme atmak bir şey ifade etmiyor, o plastiklerden uzak durmaya çalışmak gerek.
İrem Aydındoğan: Geri dönüşüm süresince kullanacağınız malzemeleri nereden topluyorsunuz? Nasıl bir prosesten geçiriyorsunuz? Malzemeleri toplarken nelere dikkat etmek gerekiyor?
Yiğithan Akçay: Çoğu okulda artık kağıt, plastik, metal gibi ayrışımlar var. Ama biz bunlardan ayrı olarak bir de üzerinde RubLab logosu olan kendi kutularımızı ürettik. Üzerlerine hangi malzemelerin atılabileceği hangilerinin atılamayacağını anlatan afişler astık. Çünkü her plastik malzeme maalesef dönüştürülemiyor. Dönüştürülecek olanları da bizim ayrıştırmamız gerekiyor. Bu kutuları okulun yoğun olabileceğini düşündüğümüz kilit noktalarına bıraktık. Daha sonra oluşturduğumuz ekipler haftalık süreçler ile 2-3 defa bu kutuların çöplerini temizledi. Kutuların içinden acayip şeyler çıktı. Pantolon, krem, mandalina kabuğu… Maalesef sigara izmariti çok fazla vardı, ki kutularımız metal değil, plastikti. Attıkları yanabilir, tutuşabilir olmasına rağmen pek dikkat edilmedi buna. Okul kulüplerinin stand açtığı hafta biz de kendi ekibimiz için bir stand açtık. Yaklaşık bir gün sürdü. Bir gün içerisinde kendi vizyonumuzu anlattık orada. İnsanlar bilgi almak istediklerinde onlara stickerlarımızı, flyerlarımızı verdik. Bu şekilde onlara sunduğumuz kutulara hangi plastikleri bırakabileceklerinden bahsettik. Güzel geri dönüşler aldık. Ben kutuların biraz daha az dolacağını düşünmüştüm ama insanlar çöp de olsa attılar. En azından biz onu ayrıştırdık, kullanılabilir ve kullanılamaz malzeme olarak. Kullanılabilir malzeme de ayrıştırılıyor. Mesela pet şişenin kapakları, kapakların takıldığı kısımları ve ambalajları ayrıştırıldı.
Atıl Aggündüz: Precious Plastic’in kataloğunda olan bilgilendirmesindeki plastik kategorilerine göre bütün topladığımız plastikler ayrıştırıldı.
Amina Rezoug: Bir de kesildi. Daha küçük, daha kolay parçalanabilir hale getirildiler.
Yiğithan Akçay: Daha sonra da yıkanıp kurutuldular. Makine kurulana kadar belli bir yığınımız oldu, makine kurulduktan sonra da yavaş yavaş parçalandılar.
Atıl Aggündüz: Çalıştığımız konu belki okullarda, üniversitelerde dile çok pelesenk olmuş bir konu ama öğrencilerle çalıştıktan sonra onların da kutulara bu kadar çöp atıldığını görmesi bir farkındalık oluşturdu. Sosyal medya ve grafik tasarımını yürüten ekip sırf bunun üzerine de bilgilendirme videoları yaptı. Kutuların önünde durup, buraya mandalina kabuğu değil, buraya bu plastiklerden atılmalı gibi bu farkındalığı sağlayıcı ek üretimler yapıldı. Çünkü olayın gerçeği bu. Yani üniversite ortamında bile bunun bu kadar olmasını beklemezken aslında ne kadar kritik bir mesele olduğunu da bir yandan görmüş oldular. Bu kadar çöp olmasını beklemiyorduk aslında. Sigara izmaritleri yüzünden en son kaldırmak zorunda kaldık kutuları, yangın tehlikesi söz konusu olduğu için. Okulun ayrıştırma kutuları var, okul da bize destek oluyor bu konuda. Bir yandan da iyi oldu çünkü acaba yaptığımız infografikler gerçekten çok anlaşılır değil miydi diye sorgulamaya başladık. Çok mu küçük yazdık? Çok mu bilimsel bir dil kullandık? Belki de biraz günlük dile çekmemiz gerekiyordu. Hedeflenen kitle 18-24 yaş arası gençler ise belki bu kitleye hitap eden görseller hazırlamamız gerekiyordu. Yani bunun verdiği geri bildirim de kıymetliydi.
YouTube ve Instagram üzerinden paylaşım yapıyoruz çünkü yeni medya onlar, insanların kolayca ulaşıp daha çok ilgilerini çekebilecek alanlar.
İrem Aydındoğan: Proje kapsamında açtığınız bir YouTube kanalı da bulunuyor. Burada çeşitli röportajlar yapıldığını görüyoruz. Sizin için bu kanalın projeye katkısı nedir?
Yiğithan Akçay: Ben zaten video ekibindenim. İlk başladığımız zamanlarda bir röportaj yaptık. Bir de biraz daha popülaritemiz arttıktan, biraz daha iş ürettikten sonra yapalım diye düşündük ki acaba bu geçen süreçte insanlara ulaşmayı başarmış mıyız? YouTube ve Instagram üzerinden paylaşım yapıyoruz çünkü yeni medya onlar, insanların kolayca ulaşıp daha çok ilgilerini çekebilecek alanlar. İlk olarak amacımız biz kimiz ve ne yapmaya çalışıyoruz, bunu duyurmaktı.
İrem Aydındoğan: Geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik konuları gerçekten çok konuşuluyor ama harekete geçildiğini görmek çok güzel…
Atıl Aggündüz: Makine üretmek mesela bunun için kritik bir adım. Hani plastik toplayıp bunu geri dönüştürmek üzere belediyelere ya da ilgili kurumlara vermek de bir adım ama zaten bizi tetikleyen şey oydu. Bunun makinesini yapalım. Bunu biz yapalım. Çünkü üniversitedeyiz. Bunun için yeterli enerjimiz var. Gönüllü insanlar bulabiliriz. Elimizin altında binlerce öğrenci var. Belki birilerine ulaşabiliriz, o bize bambaşka kapılar açar. Aslında üretildiğinde toplasan boyu bir metreyi geçmeyen, 50 cm genişliğinde bir makine gibi duruyor ama onun tetiklediği şey çok daha büyük, sözle sürekli konuşulan bir şeyi gerçekten uygulamaya geçirmek… Yani gerek plastik toplarken atılan çöpleri görmek, gerek bunun sanayi tarafında bu makineyi üretirken deneyim kazanmak… Çünkü üreticilerle, makine parçaları aldığımız kişilerle olan iletişim de öğrenciler için bambaşka bir deneyim. Bir yandan parçaların bütün teknik gereksinimleri sağlayabilmesi ama bir yandan da eldeki bütçeye uyabilmek de kritik. Yani üretim zamanı geldiğinde bir uzmana teslim edip, ürün bu, paramız bu, bunu üretin demek yerine, öğrenciler üretimi kendileri yaparak her bir parçanın ne anlama geldiğini öğrendiler. Çünkü bir sonraki aşamada aralarından biri heyecanlanıp bambaşka bir makine üretebilir. Motoru biliyor olacak, süzgeci biliyor olacak, sistemlerini biliyor olacak. Belki iki makineyi bir araya getirip bambaşka bir şey yapabilecek. Neden olmasın?
Açık kaynak olmasının amacı da o, uzman olman gerekmiyor.
İrem Aydındoğan: Workshoplar sayesinde ders dışındaki öğrenciler de dahil olabilirler.
Amina Rezoug: Zaten en başından beri insanlar, “Bunu neden yapıyorsunuz? Siz mimarsınız neden makine yapıyorsunuz?” gibi sorular soruyor. Oysa ki gerçekten bunu herkes yapabilir. Açık kaynak olmasının amacı da o, uzman olman gerekmiyor. Bir ustaya gittiğin zaman da o sana anlatıyor ve seni yönlendiriyor. Neler yapılabildiğini gördüğün anda uçsuz bucaksız bir dünya açılıyor. Bence bu bizim için de öğrenciler için de çok değerli bir deneyim.
Atıl Aggündüz: Bunu da paylaştık öğrencilerle dönem başında: “Biz de bu makineyi nasıl yapacağımızı bilmiyoruz. Aynı şekilde biz de sizle birlikte okuyacağımız açık kaynaktan öğreneceğiz. Hep birlikte yapacağız. Biz de daha önce makine yapmış insanlar değiliz. Bütün parçaları her şeyi birlikte anlayıp anlamlandıracağız” diye sürecin en başında dürüst bir şekilde paylaştık.
İrem Aydındoğan: İlk aşamada nasıl son ürünler var aklınızda?
Amina Rezoug: Her şey olabilir. Yani aslında yapacağımız ikinci makineye bağlı. Makinenin türüne bağlı olarak son ürünler çok çeşitli olabiliyor. Mesela filament makinesi sadece filament üretmiyor. O ipleri dolayarak vazolar, amorf formlarda ürünler üretebiliyorsunuz. Ya da üreteceğiniz kalıplara göre press makinesiyle modüler birimler oluşturup onları bir araya getirerek bir tasarım oluşturabilirsiniz. Yani çok zengin ve ucu çok açık. Precious Plastic’in de galerisi açık. Tabak, bardak, yüzük, hatta sandalyeye kadar ürünler üretilebiliyor. Hayal gücünüze bağlı.
Atıl Aggündüz: Neden 3D printer kullanacak bir öğrenci, kaynak olan filamenti kendi makinesinden üretip kullanmasın ki? Bu da tetikleyici olabilir. Yani kendisi oradaki plastik toplama sürecine destek verip daha sonra kendi topladığı plastikler ile ürettiği o kaynağı, hammaddeyi kendi maketinde kullanabilir. Tabii bunun için sürecin daha yoğun ilerlemesi ve kaynağın sürekli hale geliyor olması gerekir. Bunlar biraz daha uzun vadeli planlar ama güzel hayaller.
İrem Aydındoğan: Peki ürünler tekrar parçalanabiliyor mu?
Amina Rezoug: Tabii ki, zaten amaç o. Dönüştürülemeyen, bir kez ısıtılabilen plastik türleri de var ama zaten onları biz kullanamıyoruz çünkü ilk şekilleri verilirken ısıtılıp kullanılmış oluyorlar. Bence o açıdan da çok değerli bir deneyimdi. Hangi plastiklerin dönüştürülüp, hangilerinin dönüştürülemediğini de öğrenmiş olduk öğrencilerle beraber. Dolayısıyla her plastiği de geri dönüşüme atmak bir şey ifade etmiyor, o plastiklerden uzak durmaya çalışmak gerek. Bunları öğrenmek de yan kazanımlar oldu.
İrem Aydındoğan: Öğrencilerin bu derse ve konuya geri bildirimi nasıl oldu?
Yiğithan Akçay: Geri bildirimimiz bizim makinemiz. Biz geri bildirimimizi topladığımız, parçaladığımız plastikler olarak görüyoruz. Hepimiz bu işin içinde olduğumuz için, hep beraber sorunlarla karşılaşıp onlara hep beraber çözüm ürettiğimiz ve yeni yollar aradığımız için bu süreçte birlikte öğrendik. Geri bildirimimizi hep o şekilde aldık. Hangi plastikler dönüştürülebilir? Hangileri dönüştürülemez? Hangi aşamalardan geçmesi gerekiyor? Hangi makineler var, nasıl üretebiliriz ve nasıl kullanabiliriz? Bizim için ne gerekli? Bütçeyi olabildiğince kısıtlı tutmaya çalıştık. Çünkü okuldan destek istedik ve bazı ürünler onların desteği ile gerçekleşti. Bunlar için sunum nasıl hazırlanır, nasıl konuşulur, sanayiyle nasıl iletişim kurulur gibi konuları hep beraber öğrendik. Her grup kendi görevini yaptıkça hep beraber toplantılarla bunun geri bildirimini aldık zaten. Bu işi seven ve yapmak isteyenlerle birlikte ikinci aşamaya geçiyoruz. Bu işin devam etmesi, daha çok plastik toplayıp dönüştürmek, farklı ürünler üretmek, bence bu işten öğrencinin alabileceği en büyük geri bildirimlerden biri.
Atıl Aggündüz: Bir ders kapsamında böyle bir iş kurgulandığında, bu işi sahiplenmeyen öğrenci için ders dışında toplanmak külfete dönüşebiliyor. Öğrenci sürecin ne kadar içinde olursa o kadar sahiplenip kendi işi gibi görüyor. Ama tabii ki bu yükün altına girmek istemeyen, dolayısıyla da ders saati dışında buna ayırdığı zamanı fazla gören öğrenci de oluyor. O yüzden dönem bittikten sonra bu artık sivil inisiyatife dönmeye başlıyor. Çünkü sahiplenen ve o sürece kendini ait hisseden öğrenci bu işin içinde kalıyor ve artık o işin profesyoneli oluyor. Bir ders olarak kurgulandığı için öğrencilere bunu başta net bir şekilde açıklamak gerekiyor. Çünkü dönem içerisinde bunun sadece haftada bir, ders saatleri arasında kalmayacağını, gerektiği zaman akşamları da, bazı sabahlar da kalkıp buradan sanayiye gitmek gerekebileceğini, acil durumlarda kalkıp okula gelmek gerekebileceğini önceden söylemek gerekiyor. Ama bu temiz bir şekilde ekip işi olarak kurgulandığında da sahiplenen öğrenci için bir sıkıntı olmuyor.
Amina Rezoug: Yani riskli bir iş aslında. Bizim aldığımız geri bildirim de birazcık öyle öğrencilerden. İki tane farklı durum var: Gerçekten heyecanlanıp bu işe koşturan bir ekip var. Bir de biraz daha elini çok da taşın altına koymadan, çok da fazla etrafta görünmeden dönemi geçiştiren öğrencilerimiz oldu. Ama bizim için kayıp değil sonuçta eminim ki bir şeyler ulaşmıştır onlara da. Ders süreci de zaten gönüllülük üzerineydi. Önceki dönemlerde belki daha çok çalışmışızdır. Bu dönem belli bir ekibin üzerinde inanılmaz bir yük vardı, çok rahat başka ekipler de vardı. Konvansiyonel ders kavramının çok dışında bir iş yaptığımız için çok da zorlamak istemiyoruz. Ama genele baktığımızda çok verimli ve keyifli bir dönemdi.
İrem Aydındoğan: Ders dışındaki öğrencilerden ilgi görmeye başladınız mı?
Amina Rezoug: Evet çok ilgi var. Başlarda ilk tanıtım masası kurulduğunda, Instagram hesabı açıldığında mesajlar yağmaya başladı. “Biz nasıl katılabiliriz? Bu bir öğrenci kulübü değil mi?” diye. Bunun bir ders olduğunu ve belli sayıda öğrencimiz olduğunu söyledik. Ama biz onları sonradan, workshoplar ve başka aktivitelerle dahil etmeyi planlıyoruz.
Atıl Aggündüz: İlk başta makineyi üretene kadar biraz daha kontrollü gitmeye karar verdik. Çünkü o çok büyük bir organizasyon. Derse sanırım 24 öğrenci kayıtlıydı. O bile böyle bir iş için çoğu yerde çok kalabalıklaşabiliyor. Dolayısıyla ilk adımları atarken, grafik dilini oluştururken, ismini bulurken, makinenin üretim stratejisini oturtmaya çalışırken biraz daha küçük ekipte kalıp, temeli attıktan sonra kalabalıklaşmak, sistemi oturttuktan sonra onun değişmesine imkan vermek daha mantıklı geldi. Bekleyin ve bizi takip etmeye devam edin diyoruz.
Yani biz plastikleri geri dönüşüm kutusuna atmak yeterli sanıyoruz, oysa ki öyle değil, o kadar çok katmanı var ki. Dönüştürülebilir olanı var, olmayanı var. Parçalayamadıklarımız var. İçine girince gerçekten ne kadar zor olduğu fark ediliyor.
İrem Aydındoğan: Bu süreçte geri dönüşüm üzerine öğrendiğiniz yeni bilgiler oldu mu? Bu proje, bir tasarımcı/öğretmen/öğrenci olarak geri dönüşüm/sürdürülebilirlik konularına bakış açınızı ve görüşlerinizi değiştirdi mi?
Atıl Aggündüz: Ben kişisel olarak geri dönüşüm meselesinin içinde olan biri değildim. Hangi plastiğin dönüştürülebilir olduğunu, hangisinin olmadığını bilmiyordum. Tabii ki kişisel hayatımda olabildiğince uzak durmaya çalıştığım belli başlı plastikler vardı ama bunlar biraz kulaktan dolma bilgilerdi. Dersi kurgularken biz de öğrenelim, biz de bir şeyler yapalım niyetiyle hareket ettik. Dediğim gibi en başta öğrencilerle de paylaştık, bizim de çok hakim olmadığımız ama hep beraber öğreneceğimiz bir konu diye. Öğrenciler ne kadar öğrendiyse ben de kişisel olarak o kadar öğrenmişimdir bunun içinde bulunarak. Hatta makine tarafında öğrenciler benden çok daha fazla şey öğrenmiştir. Bunun dışında geri dönüşüm kavramının insanların kafasındaki yeriyle ilgili de bir farkındalık oldu benim açımdan. Çöp atma meselesinden bahsediyorum. Orada kocaman şu malzemeleri atın yalnızca denmesine rağmen, insanların oraya mandalina çöpü atacak umursamazlığa nasıl gelebildiğine dair de çok fazla soru sordum kendi kendime.
Yiğithan Akçay: Öğrenci olarak ben de çöplerimi ayrıştırıyordum ama daha fazla ne yapabilirim sorusuna kendi içimde bir cevabım yoktu. Biraz da kolaya kaçıyordum. Dünyayı kurtarmamız lazım, plastikleri geri dönüştürelim, ayrı bir kutuya atalım, ama sonrasını bilmiyordum. Birileri topluyor, ama sonra onlar ne oluyor ne yapılıyor hiçbir fikrim yoktu. Bu açıdan benim için çok bilgilendirici oldu. Kullandığım malzemeyi sonra tekrar farklı bir forma sokabiliyorum. Zaten plastik çeşitlerini öğrenmem, örneğin pet şişe ile şampuan şişesinin farklarını öğrenmem de en büyük katkısı oldu.
Amina Rezoug: Ne kadar zor bir iş olduğunu görmüş olduk. Yani biz plastikleri geri dönüşüm kutusuna atmak yeterli sanıyoruz, oysa ki öyle değil, o kadar çok katmanı var ki. Dönüştürülebilir olanı var, olmayanı var. Parçalayamadıklarımız var. İçine girince gerçekten ne kadar zor olduğu fark ediliyor. Bence o çok önemli. Makine yapılırken bile, o parçaların üretiminde çeşitli zorluklarla karşılaşılıyor. Örneğin 60’a 60’lık bir metal plakaya ihtiyacımız varken, sadece 2 metreye 180 cm’lik satılıyor olabiliyor, bunun gibi zorluklar her şeyi pekiştiriyor. Dolayısıyla da alternatif yollar aranıyor. Bir öğrencimiz var, motorcu olduğu için motorunu tamir ettirdiği yerle yakın bir ilişkisi vardı ve o yer bize çok destek oldu. O açıdan çok şanslıydık. Ücret almadan bize destek verdiler, ekstra malzemeler, kaynaklar sağladılar. Onlar bile öğretici oldu bizim için. Onlar olmasaydı daha da zorlanacaktık belki de. Öğrenci oldukları için indirim yapanlar oldu. Yani süreç ne kadar zor olursa oldun böyle güzellikleri de olabiliyor. Bütün süreç çok eğitici oldu hepimiz için.
Atıl Aggündüz: Bir de sen söyleyince şu an son olarak şunu fark ettim, süreç kendini kitliyor. Yani plastik atık toplama kutusuna biri mandalina çöpü attığı zaman dolayısıyla onu temizleyen insan da bunun zorluğundan bıkıp bu işten vazgeçebiliyor.
Amina Rezoug: Tam tersi de olabiliyor. Yani sonuçta o öğrenci de, kendi başında geldiği için, bundan sonra çöpünü atarken hangi yere attığını 2-3 kere düşünüyordur. Yoksa gerçekten farkında olmadan atıyorsun ve nereye attığın belli olmuyor.
Atıl Aggündüz: Evet çift yönlü. Bir yandan bir vazgeçme sebebi olabilir bunun zorluğu. Diğer taraftan da bununla karşılaşan ve arka planda olan insan için de müthiş bir farkındalık oluyor. Bizim için de bunu görmek çok garip.
Amina Rezoug: Kimse vazgeçmedi ama gerçekten çok tatlı ve sabırlıydılar. Çöpte mandalina veya pantolon olmasına gerek yok. Bitmemiş bir içeceğinizi atmanız bile yeter. Yani o latte dediğin şey süt zaten ve o süt 2 gün kalırsa orada çok kötü kokuyor ve onu temizleyen insan nefesini tuta tuta zorla ayıklıyor, ona rağmen kimse pes etmedi.
Atıl Aggündüz: Ve öğrenciler bunları, projeleri, jürileri, teslimleri varken, çok yüksek bir çabayla yaptılar.
Amina Rezoug: O yüzden takdir etmek lazım.
Eğer tasarım aracına sahip değilsem, onu elde etmek için onu üretmem gerekiyor.
İrem Aydındoğan: Her yönden bilgilendirici bir süreç olmuş.
Amina Rezoug: Gerçekten öyle oldu. Yorucuydu bence. Çünkü çok uzun bir süreçti. Dönemin içine de sığmadı, birazcık taştı. Bir sürü iş yaptılar ve inanılmazdı gerçekten. Bir sürü sorun çözdüler ki bence çok önemli. Eğitimde en azından derslerde “sorun çözmek” tasarım için çok önemli bir kavram ama bununla ne kadar yüzleşiyoruz ki? O yüzden bununla bire bir yüzleşip çözmeleri çok iyiydi. O anlamda karşılıklı olarak bence çok şanslıydık.
İrem Aydındoğan: Benim sorularım bu kadar. Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Yiğithan Akçay: Herkesi bekliyoruz.
Atıl Aggündüz: İkinci makineden sonra workshoplarla ve belki ufak seminerlerle süreç elbet biraz kalabalıklaşır.
Amina Rezoug: Üretimler de somutlaşmaya başlar. İnsanlar “Tamam dönüştürüyorsunuz da ne yapıyorsunuz yani? Makine mi yapıyorsunuz? Sizin işiniz makine değil” diyebiliyorlar. Gerekirse benim işim makine. Eğer tasarım aracına sahip değilsem, onu elde etmek için onu üretmem gerekiyor. Zaten başta da söylemiştim, doktora çalışmam ile ilgili bir proje oldu. Düşük gelir gruplarının 3D printer veya “digital fabrication”a nasıl ulaşabileceğine dair sorulardan ve oradaki araştırmalardan yola çıktığım bir konuydu. İnsan kendi makinesini de yapabilir, kendi plastiğini de toplayabilir, kendi sorunlarını da çözebilir. Çünkü her şey önümüze serilmiyor.
Bekleyin ve bizi takip etmeye devam edin diyoruz.
Rublab Youtube kanalına ulaşmak için buraya tıklayın.
Rublab Instagram hesabına ulaşmak için buraya tıklayın.