Lesley Lokko küratörlüğünde “Geleceğin Laboratuvarı” ana başlığı ve iki yan tema “dekarbonizasyon” ve “dekolonizasyon” üzerine düşünceler üreten Venedik Bienali 18. Uluslararası Mimarlık Sergisi, 20 Mayıs Cumartesi günü açıldı. Türkiye’den bir grup sanatçı, mimar ve basın mensubu serginin ön izleme günlerine katılarak ülke pavyonlarını, ana sergiyi ve şehre yayılan paralel etkinlikleri yakından takip etme fırsatı buldu. “bi-özet soruyor” bölümünde sergiyi ziyaret eden isimler sorularımıza yanıt vererek izlenimlerini paylaşıyor.
Nevzat Sayın yanıtladı:
Bu yılın temasını ve ana sergiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Genel olarak “Geleceğin Laboratuvarı”ndan çok “gelecek için bir arşiv” gibiydi bienal. İyi kodlanmadığı için dağınıkmış gibi görünen bu arşivde MİMARLIK “az”, Afrika “çok”, dekolonizasyon ve dekarbonizasyon değinilip geçilmiş “kültürel meseleler” gibiydi.
Ana sergi kapsamında dikkatinizi çeken işlerden (en fazla 3 iş) bahseder misiniz?
Arsenale’deki ana sergi kapsamında Neri & Hu yapılarıyla, Flores & Prats yapma biçimleriyle; Giardini’deki ana sergide ise Ibrahim Mahama “Parliament of Ghosts” ile ilk 3’teydi benim için.
Ülke pavyonları “Geleceğin Laboratuvarı” teması veya “dekarbonizasyon” ve “dekolonizasyon” alt temaları ile nasıl bir ilişki kuruyor?
Ne diyeceklerini bilemez bir hâlleri olduğu söylenebilir. Batı her iki alt temanın da hâlâ etkin müsebbibi olduğu için, Afrika ise hâlâ bunlardan doğrudan etkilenen mağduru olduğu için “ne desem bilmem ki…” hâlindelerdi.
Sizce bu yılın öne çıkan ülke pavyonları hangileri?
Kanada, sosyal konut meselesine getirdiği bütün dünya için örnek olabilecek nitelikte sakin önerileriyle; Brezilya, görünenlerin göründükleri gibi olmadığını anlatan uzun olmasına rağmen sonuna kadar izlemeden edemediğiniz kuruluş filmiyle; Japonya, burnumuzun dibindeki şeylere dikkatlice bakmamızı sağlayan zarif bir yalınlıkla içinde olduğumuz yapıyı anlatma biçimiyle; Özbekistan, ayrıntılarda saklı olan bilgeliği abartısız sergilemesiyle; İsviçre, Venezüella pavyonuyla arasındaki duvarı açarak “komşuluk” konusundaki güçlü vurgusuyla; İskandinavya, Sverre Fehn’in olağanüstü yapısının köşesindeki ağacı tekrar yerine koymasıyla; Letonya, daha önceki bienallerde ele alınan “parlak fikirler” üzerinden geliştirdiği süper fikir marketi eleştirisiyle; Rusya, hiçbir açıklama yapmadan kapalı tuttuğu pavyonuyla; Türkiye, elimizdeki yapı stoğuna, dönüştürülerek kazanılabilecek bir “imkân” olarak bakmasıyla; Yunanistan, su sorununa “Bodies of Water” olarak adlandırdığı barajlar silsilesiyle ana temayla ve alt temalarla ilişkileri açısından farklı bağlamlarda ama kavramsal yaklaşımları ve mimari gerçeklikleriyle öne çıkan pavyonlardı.
Paralel etkinlikleri gezme fırsatınız oldu mu? Bu etkinlikler arasında ilginizi çeken, başarılı bulduğunuz işler var mı?
Arsenale ve Giardini sergileri ile yetindim.
18. Uluslararası Mimarlık Sergisi izlenimlerinizi 3 kelime ile özetlemenizi istesek bu kelimeler neler olur?
Mimarlık giderek zorlaşıyor mu?
Bahsi Geçen Sergiler
- Biennale Architettura 2023
DANGEROUS LIAISONS / ARSENALE
NERI&HU DESIGN AND RESEARCH OFFICE
“Liminality” - Biennale Architettura 2023
DANGEROUS LIAISONS / ARSENALE
FLORES & PRATS ARCHITECTS
“Emotional Heritage“ - Biennale Architettura 2023
FORCE MAJEURE / CENTRAL PAVILION – GIARDINI
IBRAHIM MAHAMA
“Parliament of Ghosts”
Bahsi Geçen Ülke Pavyonları
- Brezilya
“Terra [Earth]” - İskandinavya
“Girjegumpi: The Sámi Architecture Library” - İsviçre
„Neighbours“ - Japonya
“Architecture, a place to be loved — when architecture is seen as a living creature” - Kanada
“Not for Sale!!” - Letonya
“T/C LATVIJA (TCL)” - Özbekistan
“Unbuild Together” - Rusya
- Türkiye
“Ghost Stories: Carrier Bag Theory of Architecture” - Yunanistan
“Bodies of water”