[Ayın Yorumu] – İdil Erkol Bingöl: İhsan Bilgin’e

İhsan Bilgin. (Fotoğraf: Elif Simge Fettahoğlu Özgen, 2014)

İdil Erkol Bingöl, 6 Mayıs 2022 Cuma günü 69 yaşında hayatını kaybeden mimar, akademisyen ve yazar Prof. Dr. İhsan Bilgin’in anısına yazdı: 

Birçok mimar gibi ben de onu ilk olarak, dinlemeye koşarak gittiğim konuşmalarıyla, üniversiteye adım attığım andan bu yana takip ettiğim metinleriyle tanımıştım. Defter dergisinde yayınlanan yazılarını bulup arşivlemeye çalışmış, “Aldo Rossi’de Akıl ve Hafıza” ve “Modernizmin Şehirdeki İzleri” başlıklı metinlerini neredeyse satır satır hafızama kaydetmiştim.

2000’lerin ilk yarısında çalıştığım Arkitera Mimarlık Merkezi’nin danışma kurulu üyelerindendi. Arkitera’nın birçok projesine danışmanlık yapmasının yanı sıra, 2005 yılında “Mimarlık Kentleşmenin Neresinde?” başlığıyla Türkiye’nin dokuz kentinde düzenlenen toplantıların moderatörlüğünü üstlenmişti. Bu toplantılar sayesinde yakından tanıma fırsatı buldum. Metinlerinde problemi tanımlamasına, anlatım biçimine, modern imar tarihinden, yapının detayına farklı alanlardaki bilgileri rafine bir şekilde bir araya getirişine duyduğum hayranlık, bu toplantılarla daha da pekişti. Karamsarlığa kapılmadan ve hayıflanmaya başlamadan -ki bulunduğumuz dönemde bunu yapmak hayli zor- bir durumu anlamaya çalışmanın ne kadar önemli olduğunu öğretti. Tam da bu noktada onun dokuz kentte düzenlenen panellerin ardından yapılan değerlendirme toplantısında söylediklerine yer vermek anlamlı olur diye düşünüyorum.

“…bu toplantılarda kentlerin özgün, spesifik yanlarını yakalamaya çalıştık. Bu spesifik yanlar pozitif şeylerin işareti olarak değerlendirilirler, biz bir şeyi pozitif algılamıyorsak, genellikle onun spesifik olmadığını düşünürüz. Bu durum karanlık sisli bir dünyanın içinde, her şeyin birbirine benzediği kaotik bir ortam olarak görünür. İnsan bir şeylerin biraz daha iyiye gideceğine inandığı ve kendine göre pozitif değerler bulabildiği zaman spesifikliklerini yakalayabiliyor. Yoksa bir şikayet söylemi içinde değerlendirmelerimiz eriyip gidiyor.”

2005 yılında yaptığı bu değerlendirmenin bugün de geçerliliğini koruduğu ve birçok farklı konuya uyarlanabileceği kanaatindeyim.

Arkitera’daki tanışıklıktan kısa bir süre sonra, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde uzun yıllar birlikte çalışma şansı elde ettim. Müthiş bir enerjiyle ve heyecanla kurdukları yüksek lisans programında yapılan her toplantı, onun liderliğinde yürütülen her proje, şiir okurcasına anlattığı her ders hayata bakışımı şekillendirdi. Aynı dönemde tamamladığım yüksek lisans tezimin jüri üyelerinden biriydi. Programının yoğunluğunu bildiğim için, tezimi etraflıca okuma şansı olmadığını düşünmüştüm, yanılmışım. Sunumumu yaptım, tez ile ilgili temel konuları tartıştık, sonra İhsan Hoca, tezle ilgili aldığı notları sıralamaya başladı: “Sayfa 65, ikinci ve üçüncü paragraflar arasında kopukluk var. Sayfa 87, yapının merdiveninin kurguladığı mekana yeterince vurgu yapmamışsın…” Yoğun çalışma temposunun içinde vakit ayırmış, tezi baştan sona okumuş, gözüne takılan küçük büyük her eksikliğe ilişkin notlarını almıştı. Öğrencilerine, dostlarına ayıracak vakti her zaman vardı. Fikrini almak için iletilen her metni baştan sona okur, değerlendirir ve her zaman daha iyi olması için motive ederdi. Öğrencisi olmak, birlikte çalışmak büyük şanstı.

Aniden rahatsızlanıp, uzun soluklu tedavi sürecine girdiği dönemde ise bu kez azmiyle hayran bıraktı kendisine. Yorulmak bilmeyen enerjisi ile hem ders vermeye hem de yazmaya devam etti, durmadan üretti. İstediğinden emin olmayı, tutkuyla araştırmayı ve üretmeyi öğretti.

Onun sıkça kullanmayı tercih ettiği sıfatla, “muazzam” bir miras bıraktı arkasında. Ufuk açan düşünceleri ve bir solukta okunan metinleriyle öğrencilerine ve meslektaşlarına yol göstermeye devam edecek.

Başta ailesi ve yakınları, bütün mimarların ve düşünce dünyasının başı sağ olsun. Işıklar içinde uyu İhsan Hocam…

İdil Erkol Bingöl, Haziran 2022