Tüm tasarım disiplinlerine düşünsel ve kalıcı bir tartışma süreci yaratma hedefiyle üretimde bulunan Akın Nalça Kitapları’nın ondördüncüsü yayımlandı. Ana ilgi eksenini, sadece konu olarak değil, nesne üretimi bağlamında da tasarım olarak belirleyen Akın Nalça Kitapları’nın ondördüncüsü, Gülsün Tanyeli tarafından yazılan “Hiçbir Üstad Böyle Kâr Etmemişdir: Osmanlı İnşaat Teknolojisi Tarihi” kitabı.
Osmanlı mimarlığı eserlerini yüksek estetik kaliteleri bağlamında övgülere boğan sayısız metin var. Sinan’ın öneminden, yüceliğinden, dehasından söz eden daha da çok sayıda çalışma bulunuyor. Üzerinde pek az durulan konu ise, Osmanlı mimarlığının aynı zamanda da bir teknolojik üretim alanı olduğu. Osmanlı mimarlığını estetik yaratma alanı ve üslup üretimi etkinliği olarak görmeye ağırlık veren bu ortamda Gülsün Tanyeli’nin kitabı “Hiçbir Üstâd Böyle Kâr Etmemişdir: Osmanlı İnşaat Teknolojisi Tarihi” bir istisna oluşturuyor. Bu kitap, Osmanlı mimarlığının 15.-19. yüzyıl arasında uyguladığı inşai pratikleri teknolojik açıdan aydınlatmaya yönelik bir çalışma. Temel hedefi, Osmanlı’ya teknoloji tarihinin gözlükleriyle bakmak ve üzerinde çok az konuşulan bazı meselelere aydınlık getirmek.
Kitap, Osmanlı yapı teknolojisi konusunu malzemenin elde edilmesi sürecinden başlayarak incelemekte. Çoğu zaman taş, ahşap ve demir gibi ana inşai bileşenler yapıların inşa edilecekleri yerden epeyce uzakta üretilmekte ve taşınma işlemleri de dahil olmak üzere sayısız teknik sorun doğmaktaydı. Kitabın ağırlıklı kesimini ise, anıtsal ölçekteki Osmanlı yapılarının projelendirme aşamasından temel yapımına ve oradan da kubbesinin örtülmesine kadar uzanan bir kapsamda nasıl inşa edildiği konusu oluşturuyor. Bu çerçevede özellikle kagir yapılarda demir kullanımı meselesi sadece Osmanlı mimarlık teknolojisi bağlamında değil, dünya genelinde endüstri öncesi dönem için şaşırtıcı verimlilikte bir alan. Edirne ve Balkanlar’ın fethinin ardından stratejik bir malzeme olan demirin 15. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak artan bir tempoyla yapıların bünyesine girdiği anlaşılmaktadır.
Osmanlı inşaatçılarının yaslandıkları teknik bilgi birikimi oldukça kapsamlı ve çeşitli gözüküyor. Bu bilgi birikiminin kökenleri de kitabın önemli başlıklarından biri. Söz konusu birikimin tek bir kökene atfedilebileceğini söylemek olanaksız. Kitap, çoğulcu ve kronolojik açıdan uzun bir açıklama çerçevesi çizerek bazı alanlarda Antikite’den Klasik Osmanlı’ya uzanan kesintisiz bir sürekliliğin varlığını düşündürten verilere yer vermekte. Kitapta bu ilişkiler arşiv belgeleri, dönem tanıklıkları ve teknik yapı analizleriyle ortaya konuyor. İçerik, çok önemli kesimi daha önce hiç yayınlanmamış zengin bir görsel malzeme birikimiyle desteklenmektedir.
Klasik Osmanlı mimarlık teknolojisinin içerik ve kökenleri konusunda aydınlatılmayı bekleyen, kuşkusuz, çok belirsizlik var. Ancak, şu kesin ki, bu geniş teknik repertuvarın araştırılması sayesinde, Osmanlı mimarlığının da tüm Osmanlı kültürü gibi, Avrupa’dan İç Asya’ya, Roma döneminden kendi çağına kadar uzanan geniş bir coğrafya ve tarih bölgesiyle bağlantılı olduğu ortaya konabiliyor.
Daha önce yayımlanan Akın Nalça kitaplarında olduğu gibi “Hiçbir Üstâd Böyle Kâr Etmemişdir: Osmanlı İnşaat Teknolojisi Tarihi”nin tasarımı da içerik ve tasarım arasında güçlü ve farklı bir ilişki kuran Bülent Erkmen tarafından üstlenildi.
“Hiçbir Üstâd Böyle Kâr Etmemişdir: Osmanlı İnşaat Teknolojisi Tarihi” kitabı seçkin kitapçılarda satışa sunuluyor.
Gülsün Tanyeli:
Mimarlık lisans öğrenimini İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde yaptı. Yüksek lisans ve doktora derecelerini de aynı kurumda aldı. Antalya bölgesi kentlerinde kazı ve restorasyon çalışmalarına katıldı. İstanbul Üniversitesi ve Türk Tarih Kurumu’ndaki çalışmaları sonrasında 1984’te İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde başladığı akademik yaşamını bu kurumda sürdürmektedir. Yayınlarının yanı sıra, proje ve uygulama çalışmalarında bulundu. Bunların içinde arkeolojik alanlara, anıtsal yapılara ve sanayi tesislerine ilişkin olanlar ağırlıklı yer tutar. Restorasyon ve yeniden kullanım projelerinin yürütücüsü olduğu, Terkos ve Cendere Pompa İstasyonları’nın “İstanbul Su Medeniyetleri Müzesi”ne dönüştürülme çalışması 2012 yılında Mimarlar Odası’nın yapı-koruma dalında Ulusal Mimarlık Ödülü’nü kazanmıştır. ICOMOS Türkiye Milli Komitesi üyesidir.
Akın Nalça Kitapları:
Mekan ve sergileme tasarımı konusunda hizmet veren Terminal’in kurucusu Akın Nalça’nın 2003 yılında başlattığı yayın projesi, bugüne kadar tasarım, mimarlık ve kent kültürü alanlarında farklı içeriklere sahip pek çok ürüne imza attı. Akın Nalça Kitapları’nın ilki, 2003 yılında yayımlanan, Bülent Tanju’nun kaleme aldığı “Mimarlıkta Sıfır Noktasını Aramak? Han Tümertekin’in Yapıları-Yaptıkları Üzerinden Mimarlık Okumaları” adlı çalışma olmuştu. Onu, Uğur Tanyeli’nin yazdığı “İstanbul 1900-2000: Konutu ve Modernleşmeyi Metropolden Okumak”, Faruk Ulay’ın “Sürekli Bir Yenilginin Gölgesinde: Grafik Tasarım Manifestosu”, Celal Üster’in derlediği tasarım üstüne 600’ü aşkın özdeyişten oluşan “Tasarımın Özüsözü”, “Tereddüt ve Tekerrür: Mimarlık ve Kent Üzerine Metinler 1873-1960”, “Türkiye’nin Görsellik Tarihine Giriş: İstanbul’u Resmetmek” ve Alev Erkmen’in “Geç Osmanlı Dünyasında Mimarlık ve Hafıza: Arşiv, Jübile, Abide” ve “Kitap Nesnesi Nesne Olarak Kitap” ile tasarımını ve editörlüğünü Bülent Erkmen’in üstlendiği “Yazmak Düşünceyi Yapılandırır” ile 2015 yılında, Uğur Tanyeli’nin kaleme aldığı “Sınıraşımı Metinleri: Osmanlı Mekanının Peşinde (15. ve 19. Yüzyıllar)” kitabından sonra 2016 yılında Mehtap Serim’in “Bir Modernlik Zamanı: Barok Aşırılık” yine Bülent Erkmen’in tasarımıyla Akın Nalça Kitapları arasındaki yerini aldı.