Yaratıcı Mahalleler Söyleşi Dizisi kapsamında HAS Mimarlık’tan Ayşe Hasol Erktin ile Tophane-i Amire Tek Kubbe Salonu’ndaki sergileri “Mimarlığın Ses ve Işık Hali” üzerine konuştuk.
Yaratıcı Mahalleler programına 16 mahalle 39 marka katıldı. Katılımcılar arasında çeşitli sektörlerden markaların yanı sıra mimarlık ofisleri de dikkat çekiyor. Bir mimarlık ofisi olarak bu etkinliğe katılma kararınızı ne etkiledi?
3.İstanbul Tasarım Bienali’nin bir parçası olmak heyecan vericiydi. Kentin sanat etkinliklerinde HAS Mimarlık olarak yer almak istedik. Böylece, yaratıcılığımızı ve mimarlıkla yeni algılar oluşturma vizyonumuzu kentlilerle paylaşmış olduk.
“Yaratıcı Mahalleler Programı”na firmaların birçoğu ofislerinin bulunduğu mahalleler ile dahil oldu. Sizin mahalle seçiminiz bu anlamda biraz farklı. Bize Tophane’de yürüttüğünüz bu projeden bahseder misiniz?
HAS Mimarlık projelerinden bir seçki, tarihi Tophane-i Amire Tek Kubbe Salonu mekanını yeniden yorumlayarak bir “video-mapping” gösterisi olarak düzenlendi. Mekâna özgü tasarım ve dijital teknolojilerin bütünleştiği bir sergilemeyle, MSGSÜ Tophane-i Amire Tek Kubbe Salonu’nun büyülü atmosferinde bir geçmiş-gelecek sentezi oluşturmayı amaçladık. Bir yandan Tek Kubbe Salonu’nun mekân ve akustik özellikleri vurgulanırken, diğer yandan izleyicinin de kurgunun içine çekilmesiyle, zaman ve mekân kavramları iç içe geçti. Bizim de amaçladığımız buydu. Mimarinin, algıyı değiştirme ve mekanı yeniden kurgulama gücünü geniş halk kitlelerine anlatmayı başardığımızı umuyoruz.
Bu program ile yaratıcı endüstrilerin birbiriyle iletişime girebileceği bir ortam oluşturulması hedeflenmişti. Sizin bu süreçte nasıl iş birlikleriniz oldu? Proje nasıl gelişti?
2014 yılında, Buşra Tunç’un HAS Mimarlık’ta çalıştığı dönemde, mimarlık ve dijital teknolojilerin kesişim noktalarını araştırması ve NOHlab kurucuları, Candaş Şişman ve Deniz Kader’le işbirliği yapmasıyla başlayan süreç, HAS Mimarlık projelerini içeren bir performans tasarlanmasını gündeme getirdi. HAS Mimarlık kurucu ortaklarının (Ayşe Hasol Erktin, Hayzuran Hasol ve Doğan Hasol) da heyecanla destek verdikleri ilk düşünce, mekâna özgü tasarım ile medya sanatının iç içe geçtiği öncü bir örneğin yolunu açtı.
Tarihi mekânı odak noktasına alarak, dijital teknolojinin sunduğu olanaklarla yeni bir mekânsal algı yaratma düşüncesi, mimari ile dijital sanatın birlikte ele alınmasını gerektiriyordu. Bu nedenle, mimarlar ve sanatçılar tasarım sürecinin her anında etkileşim içinde çalıştılar. Ekibe -yine eski bir HAS Mimarlık çalışanı olan- Pelin Derviş’in danışman olarak katılması, serginin yöntem ve süreçler düzeyinde gerçekleşmesini sağladı.
Buradaki çalışma mekana özgü ve MSGÜ Tophane-i Amire Tek Kubbe Salonu’nu odak noktası olarak alıyor. Bienal’de kaçıranlar için bu sergiyi yeniden görmek mümkün olacak mı?
Serginin videolarını ve sergi sonrası haberlerini sergi web sitesinden veya facebook sayfasından izleyebilirsiniz. Çalışmayı diğer kentlere de taşımak konusunda teklifler var. Bunları da değerlendiriyoruz.
“Yaratıcı Mahalleler Programı” kapsamında takip ettiğiniz başka etkinlikler oldu mu? Bu etkinliklerden yola çıkarak programın başarısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tomtom Sokak’taki etkinliği izleme şansım oldu. Geniş kapsamlı ve oldukça ilgi çeken bir etkinlikti. Bu programın halka yönelik olması, “sokaktaki adama” hitap ediyor olması bienal gibi etkinliklerin kentliler tarafından benimsenmesini sağlıyor. Çağdaş sanat ve yaratıcılığın her kesime ulaşmasına yardımcı oluyor.