Ayın Yorumu bölümünde TeCe Mimarlık Kurucu Ortağı ve İstanbul Kent Konseyi Başkanı Tülin Hadi, depremlerin ardından gerçekleştirilen tasarım atölyelerine ve buluşmalarına bakıyor.
Hazırlıksızlık ve hızlı unutmak, afetler ülkesinde yaşayan insanlar olarak kendimiz için sık sık dile getirdiğimiz bir öz eleştiri. Son yaşanan depremin getirdiği yıkım Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu konusunda kabulleniş ve harekete geçme kararlılığını beraberinde getirmiş görünüyor. 6 Şubat’tan bu yana farklı mecralarda depremin farklı aşamalarına yönelik düşünmek, öneriler geliştirmek ve hayata geçirmek üzere çok sayıda toplantı, atölye çalışması gerçekleştirildi. Birkaçı kamu kurumlarının önderliğinde, çoğu sivil aktörlerin girişimiyle gerçekleştirilen bu buluşmaların sonuçları kamuoyu ile de paylaşılıyor.
Sadece deprem değil her türlü afetin gündeme getirildiği, geleceğe dönük hazırlık da diyebileceğimiz, dirençlilik için yurttaşlık haklarından teknolojik çözümlere kadar pek çok konunun ele alındığı oturumlarda tasarımın kaçınılmaz rolü mutlaka söz konusu edildi. Dirençli yerleşimler oluşturmak konusunda tasarımın rolünden sık sık bahsediliyor olmasına ve yeni yaşam alanlarının inşası için tasarımın gücüne, becerisine ihtiyaç duyulmasına rağmen tasarımcılar depremin hemen ardından acil ihtiyaçların karşılanması gerektiği günlerde becerilerini işe yaratamıyor olmaktan dolayı epey üzüldüler. Acil durumların gerektirdiği mekânsal çözümler için bilgi eksikliklerinin yanı sıra her türlü tasarım disiplininin doğasından gelen üretim yöntemlerine olan alışkanlıkları tasarımcıların orta ve uzun vadeli çözümlerin üretileceği aşamaya kadar beklemelerini gerektirdi. Günlerce acil ihtiyaç olduğunu duyduğumuz tuvalete yönelik çözüm oluşturulması, üretilmesi, götürülüp yerine yerleştirilmesi epey vakit aldı. Bu tür tasarımları üretmek tasarımcılar için basit olsa da afet durumundaki sağlık koşulları hakkında bilgi yetersizliği nedeniyle fazlasıyla uzadı. Üstelik sonradan, deprem bölgesine ulaştırılan ve sadece mahremiyet sağlayan tuvalet kabinlerinin çoğunun taharet alışkanlıkları nedeniyle kullanılmadığını öğrendik. Bu deneyim de düşünüldüğünde Serbest Mimarlar Derneklerinin gerçekleştirdiği “SMD’ler Deprem Çalıştayı” sonuç bildirisinin “Afetlere Hazırlık Amaçlı Önermeler” başlığı altında mimarlık/mühendislik eğitim programlarına afet içerikli konular eklenmesi, tasarım derslerinde afet özelinde uygulamalı projeler yapılması çok anlamlı. Programa eklenecek afet içerikli konulardan biri mutlaka halk sağlığı olmalı.
Orta vadeli çözüm olarak tanımlayabileceğimiz geçici barınma alanlarının oluşturulması deprem bölgelerinde planlama ve tasarımın desteğine ihtiyaç duyan en acil konulardandı. Bu ihtiyaç hâlen varlığını sürdürmekte. 1999 depremi ardından oluşturulan geçici barınma alanlarının beklenenden çok daha uzun süre kullanıldığı, planlama ve tasarımındaki eksiklerin olumsuz yaşam koşulları yarattığı biliniyor. Urban.koop’un Salt iş birliği ile gerçekleştirdiği Deprem Sonrası Geçici Barınma Alanları Çalıştayı yaşanmış deneyime rağmen hâlen oluşturulmamış kapsamlı bir rehber oluşturma amacı taşıyordu. Planlama, mimarlık, mühendislik, peyzaj alanından gelenlere eklenen bireysel katılımcılar ile geçici barınma alanlarının plan kurgusu, kendi içindeki sosyal etkileşimler, donatılar, müşterek alanlar, iklimlendirme ve sürdürülebilir altyapı, konut birimleri, yerleşimlerin kent ile entegrasyonu konusunda fikirler üretip, sahip olması gereken nitelikler tartışıldı. Urban.koop ekibinin çalıştay çıktılarını bir araya getirerek hazırladığı, bilinen standartları eleştirel bir bakış açısı ve 1999’un gerçek deneyimiyle birleştiren “Deprem Sonrası Geçici Barınma Yerleşimlerine Yönelik Tasarım Rehberi” yakında yayımlanmış olacak.
6 Şubat’a kadar üzerinde en çok durulan konu iklim değişikliği idi. İklim değişikliği ve sonuçlarıyla mücadele için yerelde toplulukların oluşması, topluluk içi dayanışmalar kadar topluluk ağlarının oluşmasıyla dayanışmanın güçlendirilmesi, yeni toplulukların nasıl yaratılabileceği üzerine düşünülüyordu. Son depremler güçlü bir yerel örgütlenmenin varlığının dirençli kent olgusunu ne kadar etkilediğini, acil müdahaleden iyileşmeye kadar ne kadar fark yaratacağını ispat etti. Hem afet öncesi, hem de sonrası için topluluk merkezlerinin geliştirilmesi ve hayata geçirilmesi daha çok konuşulur oldu. Deprem bölgesindeki tanıklıklar, gözlemler de bu ihtiyacı ortaya koyuyordu. Atölye, Neol, Aposto ekiplerinin uzman kişi ve kurumları bir araya getirerek gerçekleştirdiği “Afet Sonrası Yaşam ve Topluluk Alanları Çalıştayı” bu ihtiyaca karşılık vermeyi amaçlıyordu. Bu çalıştayda eğitim, sağlık, psikoloji, erişilebilirlik, ekoloji, tarım, hayvancılık, teknoloji, kadınlar, çocuklar, LGBT’lerin insan hakları alanındaki sorunları tasarım ile birleştirerek çözümleyen çok sayıda fikir üretildi. Acilen müdahale gerektiren birer vaka olarak Kahramanmaraş Sümer Ortaokulu ve Hatay Muhtar Ahmet Yiğitoğlu Ortaokulu ve çevresindeki duruma yönelik mekânsal ihtiyaçlar ve döngüsel modeller düşünülerek yol haritaları oluşturuldu. Herkes İçin Mimarlık Derneği’nin afet sonrası yeniden inşa planı dahilinde gerçekleştirmeyi düşündüğü süper kerpiç yapım tekniğinin Kahramanmaraş’taki topluluk merkezinde kullanılması düşünüldü. Mimarlar, tasarımcılar, araştırmacılar, üreticiler ve tedarikçileri ihtiyaç sahipleri ile buluşturan Tasarım İhtiyaç Ağı da bu çalıştayın bir çıktısı oldu.*
Benzer şekilde, Etki Çemberleri Vakfı’nın yürüttüğü “Onarıcı Yerleşkeler” toplantıları da bir topluluğu küçük bir çekirdek olarak başlatıp giderek büyütebilen, belli bir ölçekte gündelik hayatın içinde dayanışma ve paylaşım alışkanlıklarını yaratıp kriz zamanları için hazırlıklı topluluklar yaratmayı ve onların kendine yetebilen mekânlarını tasarlamayı hedefliyordu. Topluluk merkezleri en hassas noktası sürdürülebilirlik olan, yatay yapılanmaya müsait, dikey yapılanmayı reddeden, katılımcılık ile var edilebilecek oluşumlar. Bu yanıyla, sadece afetlerin yaralarını sarmak, dirençli yerleşimler, dirençli kentler oluşturmak açısından değil bir demokrasi fikri olarak da çok değerli ve geliştirilmeyi hak ediyor.
Depremler sonrasında sayısını bilemeyeceğimiz kadar çok etkinlik ve toplantı gerçekleştirildi. Çok sayıda insan dayanışmanın bir parçası olabilmek için uğraştı ve uğraşmaya devam ediyor. Bu buluşmalar aracılığıyla dayanışma ve ortak üretim için fırsatlar yaratıldı, alan açıldı, insanların içinde ne zamandır birikmiş iyilik ortaya çıktı. Şu anda deprem bölgesine odaklanıp “karşılıksız verme”nin ve kolektivitenin keyfine varanlar büyük ihtimalle olağan yaşamlarına geri dönmekte zorlanacaklar, belki de artık hiç dönmeyecekler. Onların arasında tasarımcılar da var. Yerel ve ulusal kalkınma için tasarım akla gelenden çok daha fazla çözüm önerebilir; bu yazıda adı geçen atölye çalışmalarında olduğu gibi farklı uzmanlık alanları ile öreceği sıkı ilişkileri yaratıcılıkla birleştirerek dünyayı daha iyi bir yer haline getirebilir. Daha çok tasarımcı, gönüllülük için depremleri beklememeli, “karşılıksız vermenin” keyfini çıkarmalı.
Tülin Hadi, Mayıs 2023
*
Birer fikir olarak kalmadan gerçekleşmesi için finansman kaynakları da araştırılan farklı temalardaki diğer çıktıları da öğrenmek üzere Aposto sayfaları ziyaret edilebilir.: https://aposto.com/i/afet-sonrasi-ortak-yasam-ve-topluluk-alanlari
1969 yılında İstanbul’da doğdu. 1987 yılında Saint Michel Lisesi’nden, 1993 yılında İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden mezun oldu. 1992-1994 yılında Turgut Cansever’in bürosunda çalıştığı dönemden bu yana, mesleki faaliyetini Cem İlhan ile birlikte TeCe Mimarlık çatısı altında sürdürüyor. Ulusal ve uluslararası mimari proje yarışmalarında ödüller aldı, ulusal yarışma jüri üyeliklerinde bulundu.
2003-2006 yılları arasında CNN Türk’te yayınlanan Design360 programının yapımcı/sunuculuğunu üstlendi. 2006 yılında Genç Mimar Ödülü’nü aldı. Cem İlhan ile birlikte tasarlamış olduğu ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampusu Rektörlük, BIM ve Kütüphane Binaları (2006) ve Vehbi Koç Vakfı Ford Otosan Kültür ve Yaşam Merkezi (2012) yapıları ile Ulusal Mimarlık Yapı Dalı ödüllerini aldı. İstanbul Ticaret Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi mimarlık fakülteleri stüdyolarında proje yürütücülüğü yaptı.
Mimarlık faaliyetlerinin yanı sıra 2019’da kurulan İstanbul Kent Konseyi başkanlığını sürdürüyor.