[söyleşi]: “Biz, mimarlığı tüm bunlardan özgürleştirmek istedik. Çünkü bu haliyle mimarlığı sevemiyorduk.”

C.Eda Özgener, Dilara Tekin Gezginti (soldan sağa doğru).

Perşembe Araştırmaları, 30 Mart 2017’de Atölye Mil küratörlüğünde Ersa Mobilya sponsorluğunda, Tasarım Atölyesi Kadıköy’de başlıyor. Bu vesile ile Atölye Mil ile mimarlık üretimleri, tasarım araştırmaları, atölye çalışmaları ve çocuklar üzerine konuştuk.

 

Atölye Mil’i kurma amacınız ve hikayeniz nedir?

Mimarlık eğitimlerimiz ve ardından çalıştığımız ofislerde geçirdiğimiz yıllar süresince, mesleki deneyime ek olarak; pek çok mesleki soru, sorun ve tespit biriktirdik. Bu birikim, çoğu mimara tanıdık geleceği üzere; mimarlığın uygulanma biçimi, çalışma ortamlarının tuhaf gerilimleri, müşterilerin mimarlığa bakış açısı ve beklentisiyle mimarın bakış açısı arasındaki dev uçurum ve bu uçurumun iyi niyetle başlayan fikir projelerini dönüştürdüğü imaj mimarlıkları, tasarımın parayla olan sorunlu ilişkisi gibi onlarca farklı bölgede geziniyordu.

Biz, mimarlığı tüm bunlardan özgürleştirmek istedik. Çünkü bu haliyle mimarlığı sevemiyorduk. Oysaki; aşırı yüceltilmesinden rahatsızlık duymakla birlikte, özünde mimarlığı seven insanlarız. Bu girişimin karamsar bir duruş ya da kuru bir yakınma olmanın çok ötesinde bir tür iyileştirici deneme olması, tam da bu ölçülü sevginin bir ürünü aslında. Bu ölçülü sevgi; mimarlığı, dergi sayfalarındaki tapılan görseller olmaktan kurtardığı gibi, tam karşıt tarafta, müşterilerin düşük fiyatlara indirgemeye çalıştığı bir hobi aktivitesi olmaktan da kurtarabilir diye düşünüyoruz. Bu inançla, kapalı bir çevrede sıkışıp kalmış mimarlık bilgisini-deneyimini daha fazla insanla, kurumla paylaşmaya ve çoğaltmaya çalışıyoruz. “Paralel Mimarlık Üretimleri” olarak tanımladığımız etkinlikler, atölyeler, sergi tasarımları; mimarın aklındaki mimarlıkla, öğrencinin ve jenerik kullanıcının aklındaki mimarlığı yakınlaştırma ve bu yakınlıktan yeni bir şey üretme çabamıza aracılık ediyor.

Dolayısıyla Mil; mimarlık ve tasarıma dair sorunlu bulduğumuz, kişisel ve mesleki olarak rahatsız olduğumuz şeyler yerine/üzerine, alternatif başka bir şey inşa etme denemesiydi.

“Sınırların esnekliği ve diğer disiplinlerle iç içe geçmeye uygunluğu, bizim için çok üretken bir alan tanımlıyor.”

Atölye Mil’in çalışmaları buluşma, sergi ve atölyelerden mimarlık kuramı ve pratiğine kadar çeşitleniyor. Düzenlediğiniz etkinlikler mimarlık pratiğinizi nasıl etkiliyor? İkisi arasında nasıl bir bağlantı kuruyorsunuz

Mimarlık, sınırları muğlak ve olasılıklara çok açık bir disiplin. Bu durumu mümkün olduğunca kullanmaya çalışıyoruz; sınırların esnekliği ve diğer disiplinlerle iç içe geçmeye uygunluğu, bizim için çok üretken bir alan tanımlıyor. Bu yüzdendir ki, çocuklarla çıta ve bant kullanarak bir strüktür inşa etmenin ya da bir atölye son ürününün kendi sergileme yöntemini bularak sergi nesnesine evrilmesinin de tam anlamıyla bir mimarlık olduğuna inanıyoruz. “Paralel Mimarlık Üretimleri” olarak tanımladığımız alan, bu bölgeleri içeriyor.

“Çocuklar, süreçle oyalanmak istemiyorlar; güzel görünen, renkli bir son ürün elde etmek istiyorlar.”

Pera Müzesi’nde, çocuklar betonla çalışırken.

Süreç boyunca tasarımı, fikri içeride tutan; kullanıcı ve inşa etme pratiklerine dair kemikleşmiş senaryoları değiştiren bir tür kontrollü deney üretiyoruz. Çocuklar, bu noktada zihin açıcı oluyor; çünkü öngörülebilirliğin çok ötesindeler. Çocuklarla çalışmaya karar vermemiz “Sorunları güvenli bir mesafeden eleştirmenin ötesinde; faydacı ve sorun çözücü ne yapılabilir?” sorusuyla başladı aslında. Tasarlama kriterlerine dair yeni sorular ve yeni cevaplar üretmek için çok uygunlar. Bir diğer taraftan; mimarlığı algılama biçimine dair yerleşik hatalı yargılar da daha çocukken başlıyor, bu bizim için de bir sürpriz oldu. Örneğin çocuklar, süreçle oyalanmak istemiyorlar; güzel görünen, renkli bir son ürün elde etmek istiyorlar. Tıpkı imaj mimarlıkları gibi… Ya da sorgulanamaz bir biçimde betonun çok kötü bir şey olduğuna inanıyorlar. Oysaki beton sadece bir malzeme; yoğun yapılaşma ve yeşil alan yetersizliğinden bir malzeme sorumlu olamaz. Beton kullanarak iyi bir tasarım yapmanın mümkün olduğunu örneklediğimizde, birlikte denediğimizde şaşırıyorlar. Özetle, mimarın müşteri ile konuştuğu dilin bambaşka oluşu, tasarıma bakış açısı arasındaki farkı; çocuklarla çok erken yaşta çözmek mümkün olabilir diye düşünerek hayata geçirdiğimiz bir dizi fikir ve üretim söz konusu.

Üniversiteler, müzeler, tasarım ofisleri gibi kurumlarla ve bağımsız katılımcılarla çalışarak mimarlığın paralel üretimlerini deniyoruz. Yaşlar, meslekler, sosyal statüler, mekanlar çeşitlenerek tasarımı zenginleştiren değişkenlere dönüşüyor.

“Tüm bu üretimlerin insanlarla buluşabilmesini önemsiyoruz”

TAK / Mimarlık Sohbetleri Serisi, Sergi Açılış Kokteyli.

Mimarlık pratiğimiz de bu saydıklarımız etrafında şekilleniyor aslında. Tüm bu üretimlerin insanlarla buluşabilmesini önemsiyoruz, dolayısıyla ürünler bir noktada sergileniyor. Bu sergilerin kurulumunu gerçekleştiriyoruz; kimi zaman ise atölye yaptığımız yerlerde mekanın ihtiyaçları ya da kullanıcıların talepleri üzerinden mekan tasarımları yapabiliyoruz.

Tüm bu pratikler neticesinde elde ettiğimiz veriyle; mimarlık-sanat-üretim arakesitinde tasarım araştırmaları yaptığımızı söyleyebiliriz.

Sergi, atölye, buluşma gibi etkinliklerinizi hangi kurum ve kişilerin işbirliğinde düzenliyorsunuz? Bu iş birliklerini nasıl kuruyorsunuz?

İş birliklerini kurarken, yöntem olarak çoğunlukla, birlikte çalışmamızın verimli olabileceğine inandığımız müzelerle, ofislerle ya da okullarla temasa geçip, projeler öneriyoruz. Kimi zaman da, yaptıklarımızı gören ya da bir şekilde duyan; Robert Koleji Mezunları Derneği, Bademlik Tasarım Festivali gibi bize davet gönderen kurumlar, platformlar da olabiliyor.

Mekanın olanaklarına, katılımcıların yaşlarına, profillerine ya da söz konusu olan bir sergi ise sanatçıya göre içerik üretiyoruz. Örneğin Kasım 2015’ten beri düzenli olarak çalıştığımız Pera Müzesi’nde, her yeni serginin temasına paralel olarak atölyeler yazıyoruz, bu atölyelerin mekan kavramına odaklanmasını önemsiyoruz. Sergi metinlerini okuduğumuzda tüm kararlar şekillenmeye başlıyor.

Pera Müzesi / “Üryan, Çıplak, Nü” sergisi paralelinde kurguladığımız “Bedenin Mekanı” atölyesinden.

2015 yazında Mil’in ilk işine, Koç Üniversitesi’nin çocuklar için düzenlediği bir yaz okulu olan ELC for Kids ile başladık. İtiraf etmek gerekirse, çok hızlı bir başlangıç oldu. İki ay süresince 4-15 yaş arasında toplamda dokuz yüz çocukla çalışmış olduk. Hızlandırılmış bir tecrübeydi. Devamında 2016 ve 2017’de aynı programın kış okulunda da yer aldık.

Koç Üniversitesi ELC for Kids / Strüktür atölyesi.

Pera Müzesi’nde yaptığımız atölyeler, yıl boyunca düzenli olmaları ve çok çeşitli sanatçıyı, içeriği barındırmaları dolayısıyla çok iyi bir zihin pratiği oluyor. Önce çocuklarla birlikte sergiyi geziyor ve üzerine konuşuyoruz. Ardından sergiyle ilişkili olarak kurgulamış olduğumuz atölyeye başlıyoruz.

Pera Müzesi / Çocuklarla beraber “Mersad Berber” sergisini gezerken.
Bir yandan da; Enka Okulları’nda ilkokul ve ortaokul öğrencileriyle “Maket” ve “Design Thinking” isimli okul sonrası derslerini yürütüyoruz. Bu kapsamda; “Tasarım nedir, tasarımcı nasıl düşünür, tasarlama süreci nasıl parametreler içerir? Bir problemi en iyi hangi sorularla çözüme götürebiliriz?” gibi tasarım sürecinin belirleyicisi olan temel konulara dair içsel bir bilgi üretmelerini sağlamak üzere dönem boyunca devam eden bir içerik var.

Olup bitenlerin rakamsal indirgemelerini, istatistiklerini tekrar yorumlayarak süregiden göçün bir çeşit haritalamasını yaptık.

Bademlik Tasarım Festivali 16’ / Atölye süreci.
Bademlik Tasarım Festivali 16’ / Haritalama

Geçtiğimiz yıl, Osmangazi Üniveristesi Mimarlık Fakültesi’nde gerçekleşen Bademlik Tasarım Festivali’nden bir davet aldık. “Düzen Dağıldığında Tasarım Ne Yapar?” sorusuyla yola çıkan ve “mültecileriler, göç, hareket” gibi anahtar kelimeler üzerine vurgu yapan festivalde, mimarlık ve tasarım öğrencileriyle beraber, atölye sürecini takip eden üç gün süresince; uzaktan yorumlama, tepeden inme haliyle tasarımın yetersizliğini tartıştık. Olup bitenlerin rakamsal indirgemelerini, istatistiklerini tekrar yorumlayarak süregiden göçün bir çeşit haritalamasını yaptık. İpler kullanarak yaptığımız haritalama süresince; bu büyük insan hareketini, tasarımın çözebileceği değil tartışabileceği bir mesele olarak ele aldık. Sunumu tasarlarken, konunun yerle olan kuvvetli ilişkisini vurgulamak üzere; ziyaretçilerin gelip bizzat deneyimleyebileceği, loş bodrum katında yer yer iplerin arasından yürüyebileceği bir mekansal örüntünün ziyaretçiye vereceği duyguyu kullanmayı tercih ettik.

“Her yeni tanışma; yeni fikirleri ve projeleri müjdeledi.”

Sanatatak / “Her Haftaya Bir Sanatçı” Serisi’nden.

Kısa bir süre önce Sanatatak’ın kurucusu Ayşegül Sönmez ile yolumuz kesişti. Onun üretken ve yapıcı enerjisiyle çok kısa bir sürede bir seri ürettik. Sanatatak’ın Hasanpaşa ofisinde, “Her Haftaya Bir Sanatçı” teması ile sırayla Gordon Matta-Clark, Robert Smithson, Allan Wexler ve Iannis Xenakis’i konuştuk. Bu dört sanatçının; üretimlerini, kişisel tarihlerini, dünyayı görme biçimlerini inceleyerek, atölye katılımcıları ile basit uygulamalar yaptık.

Ve son olarak Tasarım Atölyesi Kadıköy’den bahsetmek isteriz. Çok sevdiğimiz ve yeni olasılıklara çok açık bir mekan. Bu mekanı, böylesine verimli kullanabilmemize aracılık ettiği için Onur Atay’a teşekkür etmek isteriz. Fikirlerin, projelere dönüşmesinde; iletişimde olduğunuz kurumun içinde size güvenen ve destek olan insanların varlığı süreci çok iyileştiriyor, hızlandırıyor. Bu projede o insan, kesinlikle Onur’du.

Projeyi açıklamak gerekirse; mimarlık ve tasarım araştırmalarının görünürlüğünü artırmak ve daha çok insanla paylaşmak üzere, her hafta yeni bir araştırmayı konu edinen altı haftalık bir seri düzenledik, “Mimarlık Sohbetleri Serisi” adıyla. Konuşmacılar, araştırmalarını anlattıkları kısa bir sunum yaptıktan sonra; atölye katılımcılarıyla beraber, araştırmaya yönelik bir üretim yapıldı.

Her araştırmanın kendi yöntemini ve sürecini yarattığı vurgusu üzerinde şekillenen seride; hem pek çok farklı araştırma, kendi kapalı çevresinden sıyrılarak yeni insanlara ulaşma imkanı buldu, hem de her konuşmacı bir tür geri bildirim alarak çalışmayı derinleştirmek adına bir veri elde etti.

TAK / Mimarlık Sohbetleri Serisi” sunum sürecinden.

Altı haftanın sonunda, atölyelerin son ürünlerini sergiye hazırladık. Her atölyenin kendi bağlamı dahilinde sergileme yöntemini ürettiği Seri Sonu Sergisi, süreç boyunca paylaşılan ve yeniden üretilen bilgiyi kamusallaştırmak niyetiyle, Tasarım Atölyesi Kadıköy’de meraklılarına sunuldu.

Mil olarak ilerlediğimiz yol boyunca pek çok güzel insan ve kurumla tanıştık. Her yeni tanışma; yeni fikirleri ve projeleri müjdeledi. Bu anlamda çok mutluyuz.

TAK / Mimarlık Sohbetleri Seri Sonu Sergisi’nden

Atölyeleriniz hangi yaştan veya meslekten gruplara hitap ediyor?

Düzenlediğimiz çeşitli atölyelerin çeşitli hedef kitleleri var. Çocuklarla çalıştığımızda çoğunlukla yaş grubu 4-12 arasında oluyor. Üniversite öğrencileri, mimarlık ve tasarıma meraklı lise öğrencileri ve her yaştan yetişkinle çalıştığımızı söyleyebiliriz.

Robert Koleji / Yaz okulunda atölye sürecinden.
TAK / Mimarlık Sohbetleri Serisi’nde bir atölye katılımcısıyla beraber.

Mesleki olarak tanımlamak gerekirse; sıklıkla mimarlık, tasarım ve güzel sanatlar mezunu ya da öğrencisi olan bir gruba hitap ediyoruz. Kimi zaman başka meslek gruplarından olan, fakat ilgi duydukları alanlar dolayısıyla yolumuzun kesiştiği katılımcılar da oluyor.

Ersa Mobilya’nın işbirliğinde düzenleyeceğiniz “Perşembe Araştırmaları” etkinlik dizisinin detaylarından bahseder misiniz?

Perşembe Araştırmaları, aslında yine Tasarım Atölyesi Kadıköy’de 13 Ekim – 24 Kasım 2016 tarihleri arasında düzenlemiş olduğumuz Mimarlık Sohbetleri Serisi’nin bir devamı niteliğinde. Hedef konuşmacı kitlesi olarak genç mimar ve tasarımcılara odaklanan bu ilk seride, niyetimiz, araştırmalarını paylaşmak ve geri bildirim almak isteyen tüm konuşmacılara nitelikli bir platform sağlamak ve buradan bir üretim çıkarmaktı. İlk seride yer alacak konuşmacıları seçerken, yakın çevremizden başlamıştık. Çünkü fark ettik ki, sık sık görüştüğümüz arkadaşlarımızın bile araştırmalarını, tezlerini tam da bilmiyoruz; en iyi ihtimalle bir başlık, kopuk kopuk anahtar kelimeler var bildiğimiz. Buradan hareketle bir program oluşturduk. Böylece ilk serinin programı ortaya çıktı:

• Banka İkramiye Evi İçin İlanlar, Duygu Yarımbaş & Davut Yücel
• Nesnelerin Dünyasında Özneler, Dilara Tekin Gezginti
• Modulor Ölçü Sisteminin Görsel Uygulamaları, Aren Semerci
• Müzikal Fonksiyonların Görsel Tasarımda Kullanımı, Seçkin Maden
• Fold(ing) / Kıvrım ile Mekansal Denemeler, Melek Kılınç
• Duyuların Mekansallığının Yeniden Keşfi, Aylin Ayna

Mimarlık Sohbetleri Serisi Afişi.

Daha ilk seriyi planlarken, serinin yıl boyunca tekrarlayarak ve gelişerek devam etmesi, hatta belki bir açık çağrıyla duyurularak yeni konuşmacılara ev sahipliği yapması fikri; ikincil bir hedef olarak gündemimizdeydi. Bu öngörülerin, süreç boyunca dönüşerek Perşembe Araştırmaları’nı yaratmasından çok memnunuz. İlk seride ‘Nesnelerin Dünyasında Özneler’ atölyesine katılan Esra Bici Nasır; Perşembe Araştırmaları’nın ilk haftasında yürütücü olarak yer alıyor. Bu örnek, bizi çok motive etti, çünkü çabaladığımız şeyin bir karşılığı olduğunun sağlaması gibiydi.

“Serinin işleyiş kurgusunu, tek özneli bir sunumdan ziyade, tüm katılımcılarla birlikte zenginleşen bir diyalog ve ardından bir üretim olarak tanımlayabiliriz.”

Perşembe Araştırmaları / Sıradaki ilk etkinliğin afişi.

Özetle, Perşembe Araştırmaları, böyle bir geçmiş üzerine kuruldu. 30 Mart’tan itibaren dokuz hafta boyunca her Perşembe 19:30’da Tasarım Atölyesi Kadıköy’de olacağız. Ersa Mobilya sponsorluğunda düzenlediğimiz etkinliği takiben, tüm atölye ürünlerini kapsayan bir sergimiz olacak ve bir kapanış partisi planlıyoruz!

Serinin işleyiş kurgusunu, tek özneli bir sunumdan ziyade, tüm katılımcılarla birlikte zenginleşen bir diyalog ve ardından bir üretim olarak tanımlayabiliriz. Bu kurgunun temel avantajı; konuşmacı ve katılımcı için eşit derecede alan ayırması ve eşit derecede fayda gözetmesi. Katılımcılar, merak duydukları konuyla ilgili derinleşme fırsatı yakalarken; yürütücüler de, atölyenin ardından sağlıklı bir veri elde etmiş olurlar; yeni fikirler, öneriler belirmiştir.
Perşembe Araştırmaları programı:

• Düşünme Tasarlama Pratikleri: Geleneksel Yer Sofrasının Tasarım Özelliklerinin Güncel Ev Sahnesindeki Yeni Biçimleri, Yrd. Doç. Dr. Esra Bici Nasır, Medipol Üniversitesi – Endüstri Ürünleri Tasarımı Bölümü
• Mimari Temsilde Hareket İmgesi: Gündelik Hayat ve Sinematografi Üzerinden Bir Okuma, Merve Gedik, Edirne Vakıflar Genel Müdürlüğü –Mimar
• Bir Değer Brikolajı Olarak Kültürel Miras, Gülce Okyay, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi – Araştırma Görevlisi
• Mekansal Algı Deformasyonu: Analog Fotoğraf ve Dijital Manipülasyon, Oğuzhan Abdik, Abdik+Akın Architects ve Katman Design – Kurucu Ortak
• Mimarlığın Söz Konusu Olduğu Düzlemde Müphemliğin Peyzajı’, Seda Kurt Şengün, PARCH – Kurucu Ortak – Peyzaj Mimarı
• Şehrin Tanıkları: Anıtlar ve İdeoloji, Onur Atay, Tasarım Atölyesi Kadıköy – Mimar
• Arketip Olarak Duvar, Ali Derya Dostoğlu, Studio Per Se – Kurucu Ortak, Doktora Öğrencisi
• Project Nebula Atölyesi ekibi adına Esra Akdere; Ayşegül Karaman – Mimar; Şebnem Şoher – Mimar
• Sergi ve kapanış partisi

Perşembe Araştırmaları’nda Ersa Mobilya’nın desteği bizim için çok anlamlı. Çok üretken bir işbirliği oldu. 20 Nisan’daki sunum ve atölyeyi, Ersa Mobilya’nın showroom ve ofis olarak kullandığı Altunizade’deki binalarında yapacağız. Mimari dili çok kuvvetli bir yapı; her detayına çok zaman harcanmış, çok belli. Hem yapıyı biraz öne çıkarmak istiyoruz hem de etkinliği birkaç mekanda yapmanın dinamik bir etkisi oluyor. Bu vesileyle bir iade-i ziyaret yapmış olacağız. Oğuzhan Abdik yürütücülüğündeki atölyede, analog fotoğraf makineleri ve dijital manipülasyon araçlarıyla birtakım mekansal algı deformasyonları üretilecek. Detayları çok yakında paylaşıyor oluruz.

Biz, Mil olarak Perşembe Araştırmaları’ndaki pozisyonumuzu; etkinliğin genel organizatörü ve küratörü olarak tanımlıyoruz. Etkinliğe esas ruhunu verense konuşmacılar ve katılımcılar oluyor. Umarız her şey güzel ilerler, heyecanlıyız.

 


Etkinlik duyuruları Atölye Mil ve Tasarım Atölyesi Kadıköy Facebook hesaplarından, web sitelerinden takip edilebilir.
Tüm etkinlik, Ersa Mobilya desteği ile ücretsizdir.
Sunum, herkesin katılımına açıktır.
Atölye katılımı, kontenjanla sınırlıdır. Önkayıt ve bilgi için hello@atolyemil.com adresine mail atılabilir.
Facebook : @atolyemil
Instagram : @atolyemil
Web : http://www.atolyemil.com