[söyleşi]: “Geri Dönülmesi Gün Geçtikçe Zorlaşan Bir İklim Değişimi Felaketiyle Karşı Karşıyayız”

Altensis’ten Berkay Somalı ve Yasemin Tatar ile yeşil bina sertifikaları ve 39. Yapı Fuarı üzerine konuştuk.

Son zamanlarda yeşil bina sertifikalarına olan ilginin artmasının nedenleri nelerdir?

Berkay Somalı

Dünyamız artık geri dönülmesi gün geçtikçe zorlaşan bir iklim değişimi felaketiyle karşı karşıya ve içinde hayatımızın büyük bir kısmını geçirdiğimiz binalar da buna en büyük etkisi olan faktörlerin başında geliyor. Binalarımızı yeşilleştirmek, gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için önemli. Bu bilinçle tüm dünyada yeşil binaların sayısı artıyor.

Ancak yeşil binaların faydaları sadece gelecek nesiller için değil; enerji ve su tüketimlerinin azalmasıyla ekonomik anlamda hemen getiriler elde etmek mümkün. Ayrıca yeşil binalar daha yaşanabilir ve sağlıklı ortamlar sunduğu için sakinlerinin daha az hastalanmasını ve çalışanların daha verimli çalışabilmelerini sağlayarak hem sağlık hem de ekonomik anlamda avantajlar sunuyor.

Yeşil binaların sayısının artmasındaki önemli bir etken de kurumsal kimliklerine “çevre dostu” ünvanını yerleştirmek isteyen firmalar. Bu firmalar, müşterileri tarafından daha çok sevilen ve tercih edilen markalar yaratmayı amaçlıyorlar ve yeşil binalar yapmak veya çevre dostu ürünler üretmek bu amaçlarına katkıda bulunuyor.

Berkay Somalı
Berkay Somalı

Sertifikaları alabilmek için nasıl bir prosedür ve süreç izlenmektedir? Sertifika alabilmek için uyulması gereken kurallar sizce ne kadar sıkı?

Berkay Somalı

Birçok farklı sertifika var ve hepsinin prosedürleri farklı. Ancak yeşil binalar kapsamında dünya çapında kabul gören sertifikalar LEED ve BREEAM. Her iki sertifika da benzer yollarla gerek yeni yapılan gerekse de mevcut binaların yeşillendirilmesini sağlıyor. Öncelikle projenin tipine uygun bir sertifika seçimi yapılması gerekiyor. Örneğin bir hastane projesi ile bir konut projesi farklı değerlendirme kriterlerinden geçiyor. Uygun sertifika tipi seçildikten sonra kayıt yapılıyor ve böylece değerlendirme kriterleri o proje için sabitlenmiş oluyor. Sonrasında projeye uygun bir sertifika seviyesi belirleniyor ve bu hedefe ulaşmak için hangi kriterlerin ve puanların alınabileceğine karar veriliyor. Proje, bu kriterler ışığında hazırlanıp uygulamaya geçiriliyor. Tasarım tamamlanıp, ana kalemlerin satın alması yapıldıktan sonra bir tasarım değerlendirmesi başvurusu yapılıyor, inşaat bitiminde ise son başvuru yapılıp proje tekrar bir değerlendirmeye giriyor. Bu aşamalardan sonra projenin sertifikası onaylanmış oluyor. Tüm bu süreçte konunun uzmanı bir danışmanlık firmasıyla çalışmak projenin istenilen hedefe en düşük maliyetle ulaşabilmesinde önemli.

Ürünler konusunda da pek çok sertifika var, ancak sertifikalardan ziyade şu aralar en çok yapılan çalışmalar ürünlerin çevresel etkilerinin yaşam döngüsü değerlendirmesi prensipleri ışığında ortaya çıkarılması ve raporlanması. Çevresel Ürün Beyanları (EPD) ile firmalar bir nevi şeffaflık yarışına girmiş durumdalar ve tabi bu şeffaflık çalışmaları sonrasında ürünlerini daha çevreci anlayışla üretmenin yollarını da aramaya başladılar. Bunun temel çalışması yaşam döngüsü değerlendirmeleri ile yapılıyor.

En çok hangi kullanım alanındaki projelerden sertifikalara ilgi gösteriliyor? Konutlar, iş merkezleri, kamu yapıları gibi kategorilerden hangisi en çok sertifikayı elinde bulunduruyor?

Berkay Somalı

Yeşil bina akımı başlangıçta ofis binaları ile başladı. Gerek kurumsal hedefleri gerekse de ekonomik ve sağlık kazanımları nedeniyle firmalar çalıştıkları binaları yeşil bina olarak tasarlamaya başladılar. Ancak son dönemde pek çok konut projesinin de yeşil bina olarak tasarlandığını ve inşa edildiğini görmek mümkün. Fabrikalar, veri merkezleri ve oteller de sıklıkla çalıştığımız projeler arasında. Kamu binalarında ise daha çok hastaneler göze çarpıyor, burada Sağlık Bakanlığı’nın rolü büyük, çünkü yeni hastanelerin yeşil bina olarak tasarlanmasını özellikle talep ediyorlar. Umarız bu konu diğer kamu binalarına da taşınabilir.

Çevrenin korunmasında yeşil bina sertifikaların ve Çevresel Ürün Beyanlarının (EPD) rolü nedir? Ne kadar etkili oluyorlar?

Yasemin Tatar

Çevrenin korunmasında EPD’lerin ve yeşil bina sertifikasyonlarının büyük payı var. Şöyle ki, firmalar, bir eko-etiket olan EPD ile birlikte hammaddelerin elde edilmesi, nakliyesi, üretim aşaması, dağıtımı, ürünün kullanım sürecinden bertarafına veya yeniden kullanımına kadar ki tüm aşamaların bi nevi fotoğrafını çekerek çevresel etkilerini takip edip; en fazla etkiye neden olan, iyileştirilmesi, geliştirilmesi gereken aşamaları tespit edebiliyor. Çevresel Ürün Beyanları, çevrenin korunmasına yönelik gerekli önlemlerin alınmasında firmaların hangi aşamalara odaklanmaları gerektikleri konusunda bilgi sağlıyor diyebiliriz. Örneğin; üretimden gelen en fazla etki hangi prosesten geliyor ya da fabrika içinde kullanılan farklı teknojilerden hangisi çevreye daha dost veya kullanılan hammaddelerden hangisinin çevreye olan etkisi daha fazla gibi birçok soruya firmalar böylelikle yanıt bulabiliyor. EPD’ler, çevrenin korunmasına yönelik gerekli önlemlerin alınmasında şirketlerin hangi aşamalara odaklanmaları gerektikleri konusunda bilgi sağlıyor. Böylece firmalar, Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi metodu baz alınarak hazırlanan bu beyanlar sonucunda ürünlerin çevresel boyutlarını değerlendirerek çevreye olan etkilerini en aza indirmek; hammadde, enerji ve su verimliliklerini arttırmak için temiz üretim stratejileri geliştirip çevreye dost ürünler tasarlayabiliyor.

Sürdürülebilir bina olarak bilinen yeşil binalar, geleneksel binalardan farklı olarak inşa ediliyor. Bu tip binalarda enerji, su verimliliği, kullanılan malzemelerin özellikleri, iç ortam hava kalitesi gibi birçok kritere bakılıyor. Dolayısıyla, bu yeşil bina sertifikasyonuna sahip olan  binalar, çevreye dost yani enerji, su ve malzemelerin daha verimli kullanıldığı yapılar şeklinde tasarlanmış oluyor. Yapılan araştırmalara göre dünyadaki toplam karbondioksit salınımının yaklaşık %40’ı yapı sektöründen kaynaklanıyor. Bu nedenle, binaların çevreyi olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik ortaya konulmuş bu yeşil bina sertifikasyonları büyük önem kazanıyor.

Yasemin Tatar
Yasemin Tatar

Ürün Sürdürülebilirliği ne demek? Bu alanda verilen EPD (Environmental Product Declaration)’leri alan ürünleri neden tercih etmeliyiz? Herhangi bir yasal zorunluluk var mı?

Yasemin Tatar

Ürün sürdürülebilirliğini, ürünün çevresel, ekonomik ve sosyal gerekleri düşünülerek yenilikçi yaklaşımlarla üretilmesi veya iyileştirilmesidir şeklinde kısaca açıklayabiliriz.  Bir diğer ifadeyle, ürünün hammaddenin elde edilmesinden üretimine, kullanımından tüketilmesine ve bertaraf sürecine kadar ki tüm aşamaların çevresel, ekonomik ve sosyal açılardan değerlendirilmesidir.

Neden EPD’li ürünleri tercih etmeliyiz? sorusuna yanıt vermeden önce isterseniz EPD’lerin kısaca tanımını yapalım. Ürün veya servisin çevre performansının ISO 14040-44 çerçevesinde Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi metodu ile irdelenip beyan edilmesidir. Tip III’de yer alan bu çevre etiketi, ISO 14025’e göre tanımlanıyor. Business to Business odaklı olan bu belgeler, ilgili EPD programının görevlendirdiği bağımsız 3. şahıs yani bağımsız doğrulayıcı tarafından onaylanıyor. Biraz önce belirttiğim gibi EPD’ler yaşam döngüsü değerlendirmesi metodu temel alınarak hazırlanıyor. Yani, bu çalışmalarda ürünün hammaddelerin üretiminden nihai ürünün bertaraf sürecine kadar ki tüm aşamalar dikkate alınarak tüm girdi ve çıktıların çevreye verdiği etkiler ölçülüyor. Baktığımızda, Almanya, İsveç, Fransa, İngiltere gibi farklı ülkere ait uluslararası geçerliliğe sahip birçok EPD programı ile karşılaşmaktayız. Bazısı sadece yapı malzemeleri ile ilgili hizmet verirken; bazısı bunun yanı sıra gıda, tekstil, kimya gibi farklı sektörler için de hizmet veriyor. Altensis olarak; firmaların taleplerine göre istenilen EPD programıyla çalışmaktayız. Bu bağlamda, firmalara EPD belgesi ve LCA raporunun hazırlanmasından, gerekli başvurunun yapılıp, onayın alınmasına kadar olan tüm süreçte mühendislik ve danışmanlık hizmeti sunuyoruz.

Dünyada kabul görmüş eko-etiket olan Çevresel Ürün Beyanları, ürünlerin çevresel performansı açısından şeffaf bilgileri, bağımsız ve kapsamlı detayları temin ediyor. Bunun yanı sıra, bu ürünlerin içeriği ve teknik bilgilerini de içeriyor. Böylelikle, binaların sürdürülebilirlik değerlendirmelerinde sağlıklı ve güvenilir bir temel oluşturuyor. EPD’li ürünler ulusal ve uluslararası yeşil bina pazarlarında rekabet avantajı sağlıyor. Bu ürünler,  LEEDv4’te yer alan malzeme ve kaynaklar bölümündeki ana krediler kapsamında ele alınıyor ve bu kısımda ilave puanlamalar mevcut. Dolayısıyla, ürünlerine EPD alan şirketler, müşterilerine yeşil bina sertifikalandırmasında artı puan kazandırmış oluyor.

Ülkemizde özellikle yapı sektöründe ürünlerine EPD alan birçok firma ile karşılaşmaktayız. Altensis olarak; Yeşil Bina Danışmanlığında liderliği kimseye kaptırmazken, ürün ve kurumsal sürdürülebilirlik konularında da yaptığımız çalışmalarla başarı ivmemizi arttırmaktayız.

Diğer sorunuza gelirsek eğer; EPD’ler için şu an için herhangi bir yasal zorunluluk yok. Bu tür çalışmalar gönüllülük esasına dayanıyor. Ancak bilindiği üzere yürürlülüğe girmiş “Avrupa Yapı Malzemeleri Yönetmeliği” söz konusudur. Bu yönetmelikte, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı ve bunun da EPD’ler ile yapılabileceği belirtiliyor. Dolayısıyla bu durumda zoraki gönüllülük var denilebilir.

Çevresel ürün beyanları (EPD) ve yeşil bina sertifikasyonları dışında danışmanlık hizmeti verdiğiniz konular var mı? Varsa nasıl ve hangi süreçlerde danışmanlıkta bulunuyorsunuz?

Yasemin Tatar

Evet, Çevresel Ürün Beyanları ve yeşil bina sertifikasyonları dışında ürün ve kurumsal sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği alanlarında verdiğimiz diğer hizmetler de mevcut. Danışmanlık hizmeti verdiğimiz konuları kısaca Yaşam Döngüsü Değerlendirmesi çalışmaları, ürün karbon ayakizi, kurumsal karbon ayakizi, sürdürülebilirlik stratejisi, sürdürülebilirlik performans yönetimi, sürdürülebilirlik raporlaması, karbon yönetimi, enerji yönetimi, enerji modellemesi şeklinde özetleyebiliriz. Danışmanlık hizmetlerimizin yanısıra Altensis olarak yeşil bina, enerji verimliliği ve çevresel sürdürülebilirlik konularıyla ilgili eğitimler de vermekteyiz. Ayrıca çevre dostu ürünlerin LEED ve BREEAM kriterlerine göre raporlanıp sergilendiği bir de web portalımız var. Cevredostu.com üzerinden konuyla ilgilenen herkes çevreci ürünlere ulaşabiliyor ve projelerine nasıl katkıda bulunabileceğini hazırladığımız raporlar sayesinde görebiliyor.

Yapı Fuarı hakkındaki görüşleriniz nasıl? Fuar’a neden geliyorsunuz? Sizce fuarlar yapı sektörü için ne önem taşıyor? Bugünlerde düzenlenen fuarların önceki yıllara kıyasla farkları neler?

Berkay Somalı

Yapı Fuarı, her zaman Türkiye’nin en önemli ve beğenilen fuarlarından birisi olmuştur. Biz buraya sektördeki firmaları tanımak, yenilikler hakkında bilgi sahibi olmak ve networking amacıyla geliyoruz. Internet sayesinde artık firmalara ulaşmak çok kolay ve bu da maalesef son yıllarda fuarlara ilgiyi azalttı ancak hiçbir şey yüz yüze görüşmenin yerini tutamaz ve tüm sektörün aynı noktada buluşması pek çok kişiyle birden tanışmanızı sağlıyor. Ayrıca önceki yıllara kıyasla sadece firmalar sergilenmiyor, düzenlenen konferanslar sayesinde katılımcılar aynı zamanda eğitiliyor. Bu nedenle Yapı Fuarı’nı seviyoruz.